Yeni Bir Ferde Daha Ulaşma Çabası
Gazetemiz Yeni Asya ve güzide okuyucuları bir kampanyanın
heyecanını yaşıyor. Askıda Gazete kampanyasının. Risale-i Nur’un
naşir-i efkârı sıfatıyla gazetemizi yeni bir ferde daha
ulaştırabilme çabası bütün okuyucularımızı dalga dalga
heyecanlandırıyor. Hak ve hakikati eğip bükmeden tebliğ etmek kadar
onurlu bir meslek var mıdır? Bizzat tebliğ edemiyorsak da, elli
kuruşluk bir gazeteyi askıya almak suretiyle bizim adımıza tebliğ
edilmesini sağlamak kadar güzel bir davranış var mıdır? Çünkü biz
birer birey olarak her şeye yetişemeyiz. Kendi işimizde gücümüzde
koştururken hak ve hakikatlerin neşrine ve tebliğine zamanımız
olmaz. Ama bu işi gazetemiz bizim adımıza yapabilir ve yapıyor.
Esasen bizden destek talebinin sebebi de bu.
Ne Dersiniz?
Öyleyse bu heyecanı günde elli kuruşla doyasıya yaşamaya ne dersiniz?
Yarın orada mahşerde yüzü açık alnı ak olanlardan olmaya ne dersiniz? Yakın bir istikbalde evlâtlarımızın “Tuh o gayretsiz pederlere!” sözleri kabrimizde tokat gibi bizi hırpalamadan… “Maşallah gayretli pederlerimize!” dedikleri iftihar duyulan kimseler olmaya ve o gün kabirlerimize nurlar doldurmaya ne dersiniz? Üstad Hazretlerinin, “Ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım. Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş, sâkitâne benim sözümü dinleyen ve nazar-ı hafî-i gaybî ile beni temaşa eden Said, Hamza, Ömer, Osman, Yusuf, Ahmed, vs… Size hitap ediyorum.”1 Hitabına elimizden geldiğince muhatap olmaya ve birer Said, Hamza, Ömer olmaya ne dersiniz?