Ali Bey: “Tevriye Günü ve Arefe Günü hakkında bir bilgi verir
misiniz? O günlerde yapmamız gereken şeyler nelerdir?”
LEYALÎ-İ AŞERENİN SONUNA DOĞRU GİRİYORUZ
Zilhicce ayının ilk on gününün sonuna doğru giriyoruz. Hacılarımız Arafat ve hac heyecanındalar.
Evimize, günümüze, gönlümüze yeni misafirler geliyor: Tevriye Günü, Arefe Günü, Kurban Bayramı günü ve geceleri…
Beraberlerinde rahmetin binler feyiz ve bereketini getiriyorlar. Dileyen herkese affı, mağfireti, lütfu, ikramı, Rıza-i Bari’yi ve Cennet’i getiriyorlar. Bu günlerde hacılar bundan dolayı gözyaşlarına boğuluyorlar ve milyonlarca Allahü ekber sesleri ile gözyaşlarını teskin ediyorlar. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle, “bu günlerde âlem-i İslâmın zikir ve tesbihiyle zemin zelzele-i kübrâya mazhar olup, aktâr ve etrafıyla Allahu ekber deyip, kıblesi olan Kâbe-i Mükerreme’nin samimî kalbiyle niyet edip, Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle Allahu ekber diyerek, o tek kelime, etraf-ı arzdaki umum mü’minlerin mağara-misal ağızlarındaki havada temessül ediyor.1
Tevriye Günü Zilhicce’nin 8. Günüdür. Arefeden bir gün önceki gündür. Yani bu gün. Malûm; Zilhiccenin 9. Günü Arefe; 10. günü ise Kurban Bayramıdır.
ALLAHÜ EKBER! ALLAHÜ EKBER!
İbrahim Aleyhisselâm, İsmail Aleyhisselâm yerine Cebrail Aleyhisselâmın indirdiği koçu kurban edince, Hz. Cebrail (as), “Allahü Ekber! Allahü Ekber!” diyerek semavatı çınlatıyor.
Hz. Cebrail’i işiten İbrahim Aleyhisselâm:
“La ilahe illallahü vallahü ekber!” diyor.
Hz. Cebrail ile babası İbrahim Aleyhisselâm arasındaki bu tekbir ve tevhid zikirlerini işiten İsmail Aleyhisselâm da:
“Allahü Ekber ve lillahil-hamd!” diyerek tekbiri hamd ile bitiriyor.2 İşte Kıyamete kadar İslâm ümmetinin dilinde bir ibadet olan teşrik tekbirleri, böyle bir kutlu günün izini ve özünü taşıyor.