Ahmet Özünver: “Duâların sonunda neden âmin deriz? Bunun manası,
hükmü ve hikmeti nedir?”
Her Âmin Bir Mühürdür
Duâların sonunda âmin demek sünnettir. Peygamber Efendimiz (asm) bir adamın ısrarla duâ ettiğini işitince, “Mührü basarsa vacip oldu!” buyurmuşlardır.
Ashab-ı Kiram: “Mühür nedir ya Resulallah?” diye sorunca da, “Duasına âmin demektir” buyurmuştur.
Keza Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Bana namazda olsun, duâdan sonra olsun, Allah tarafından âmin demek nimeti verildi. Bu, Musa müstesna benden önce kimseye verilmemişti; Musa duâ eder, Harun âmin derdi. Siz de duânızı âmin ile bitiriniz! Bu suretle Allah onu kabul eder.”1
“Duâların sonunda söylenen “Âmin!”, mü’min kullarının dili üzerinde Âlemlerin Rabbinin mührüdür.”2
Hazret-i Ali (ra) demiştir ki: “Âmin lâfzı Allah’ın mührüdür. O, bununla duâsını mühürler. Nasıl ki mühür, mühürlenen şeyi muhafaza ediyor ve ona başkasının müdahalesini önlüyorsa, âmin sözü de kulun duâsını muhafaza ediyor ve ona Allah’tan başkasının müdahalesini önlüyor.”
Nitekim Bediüzzaman Hazretleri de duâyı “iman” ile izah ediyor ve diyor ki: “Duâ ubudiyetin ruhudur ve halis bir imanın neticesidir. Çünkü duâ eden adam duâsıyla gösteriyor ki: ‘Bütün kâinata hükmeden birisi var ki, en küçük işlerime ıttılaı var ve bilir. En uzak maksutlarımı yapabilir. Benim her halimi görür, sesimi işitir. Öyleyse, bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri O yapıyor ki, en küçük işlerimi de O’ndan bekliyorum, O’ndan istiyorum.”3
Öyleyse duâlarda âmin demek, bu yüksek imanın bir tezahürüdür.
Duada Âmin’in Manası
Duâdan sonra âmin demekle, duâda istediğimiz hususları ümidimizle, imanımızla, Cenâb-ı Hak hakkında hüsn-ü zannımızla mühürleyip Cenâb-ı Allah’a arz etmiş olmaktayız. Yani, “Rabbim, kabul et! İcabet et! İstediklerimizi ver!” demiş oluyoruz. Başkasının duâsına âmin dediğimizde, “Aynı şeyi ben de istiyorum. Bu duâyı ben de tasdik ediyorum” demiş oluyoruz.