ÖZDE DE, SÖZDE DE DOĞRULUK
Thk rumuzlu okuyucumuz: “Her söylediğin doğru olsun; fakat her doğruyu her yerde söylemek senin hakkın değil” sözünü açıklar mısınız?”
Doğruluğu iki şekilde anlıyoruz: Konuşmalarda doğruluk, davranışlarda doğruluk. Yahut sözde doğruluk, özde doğruluk..
Her iki şekli de uygulamakla yükümlüyüz. Bilerek veya bilmeyerek ayağımızın doğruluktan kaymamasına dikkat etmeliyiz. Yani hangi şartta olursa olsun; sözde de, özde de; dilde de, halde de; konuşmalarda da, davranışlarda da doğru olmalıyız. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) “beni ihtiyarlattı.” buyurduğu “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol.”1 Âyeti, bizim de kulaklarımızda çınlamaktadır. Fakat şu var ki, doğrulukta bir “nezaket üslûbu” lâzımdır. Doğru söylüyorum diye sözü taş gibi yapıp pat diye vurmak doğru değildir. Yerine göre böyle sert üslûba da ihtiyaç var; ama “nezaket üslûbu” muhakkak korunmalıdır. Çünkü insanoğlu “nezaket üslûbuna” hayrandır. En kişiliksiz düşman bile çoğu zaman nezaket üslûbu ile yola gelir, kalbi yumuşar ve düşmanlığı bırakır. Fakat sözü damara dokunduran sert bir üslûp düşmanlığı arttırır, barış yerine husûmet doğurur, kin ve ayrılığa sebep olur. Bu da mü’minler arası uhuvvet prensipleriyle bağdaşmaz.