Sümeyye Hanım: “Bediüzzaman Kastamonu Lâhikası’nda, “Beşinci Şuâ, umumun ve bilhassa Ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.” diyor. Bu cümleyi nasıl anlamalıyız?”
ONLARI UNUTAMIYORUM
Bediüzzaman Hazretleri bahsettiğiniz mektubu, Kastamonu’da iken, Barla’daki talebelerine (rahmetullahi aleyhim) hitaben yazıyor. “Ben, oradaki talebeleri ve dostları duâyla çok tahattur ediyorum. Onları unutamıyorum. Umum kardeşlerime birer birer selâm ve duâ ediyorum.” kaydıyla biten mektup, saff-ı evvel talebelerin mektuplarına cevaben yazılmıştır.
Mektupta, Hulusi Bey’e cevaben Bediüzzaman diyor ki: “Evet, Beşinci Şuâ, umumun ve bilhassa Ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.”1
GENEL BİR İLÂHÎ İLKE
Vahiy nazarı istikbale ait ne varsa apaçık elbette görüyor.
Fakat apaçık ifade etmiyor. Teşbih, temsil ve mecaz yoluyla perdeli ifade ediyor.
Çünkü hem istikbalden haber vermesi gerekir, hem de kapalı ve perdeli gitmesi gerekir ki, imtihan ve teklif sırrı bozulmasın, gaybı yalnız Allah’ın bildiği hakikati incinmesin.
Kur’ân’da ve Peygamber Efendimiz’in (asm) lisanında istikbale ait meselelerin genellikle müteşabih ve mecazi bir üslûpla, yani hakikî manasının uzağında ve avamın zihnini yormayan kelimelerle bildirilmesi bundandır ve bu genel bir İlâhî ilkedir.
Eğer istikbale ait haberler çok açık ifade biçimleriyle gelmiş olsaydı, ya herkes inanmak zorunda kalacaktı, ya da kâfirler münafık derecesine inecekler, inanmadıkları halde inanıyor gözükeceklerdi.