Merve Hanım: “Mesnevî-i Nûriye’de 206. Sayfada geçen şu cümleyi izah eder misiniz: “Sen bazı vecihlerden fenaya gittiğin zaman Hâlık-ı Rahman-ı Rahim’in ilminde, meşhudunda, malûmunda baki kalmaklığın senin bekan için kâfidir.1”
İNSANI ÖLMEDEN ÖLDÜREN ŞEY!
İnsan fanidir.
Dünya hemen her bakımından insanı yiyip söndürmeye hazır bir potansiyele sahiptir.
Üzerindeki fena damgası insanı durmadan hırpalamaktadır.
İnsan acizdir, yalnızdır, kimsesizdir. Bu fena canavarına karşı çaresizdir.
Oysa “Allah’a İman” gibi bir güç, kuvvet ve kudret kaynağı insanın yanı başında hazır durmaktadır.
İnsan el verdiğinde elinden tutacak, gönül verdiğinde gönlünü sonsuz şekilde kavrayacak bu iman aydınlığı kendisine şah damarından daha yakındır.
İnsan tek bir yönelişle, tek bir niyetle, tek bir halis teveccühle, katıksız bir samimiyetle bu devâsâ nura kavuşabilir ve artık fena canavarının can yakıcı darbesine maruz kalmaktan kurtulabilir.
Aksi takdirde, yarının yokluk, ölüm ve ayrılık taşlarıyla örülü yolları, insanı her gün yıkmakta, her gün soldurmakta, her gün bitirmekte, her gün ölmeden öldürmektedir.
Varlıktan kopma düşüncesi dayanılmaz bir keder halinde insanoğlunun her gün gözünü karartmakta, her gün yüreğini yakmaktadır.