Ayşegül Hanım: “Batın-ı kalp ayine-i Samed’dir.” sözünü açıklar
mısınız?”
İMANIN MAHALLİ
Kalp iç duygularımızın merkezidir. Ruhumuzu ve duygularımızı yöneten emir komuta zincirinin başıdır. Aklımız dâhil bütün duygularımız kalpten gelen emir zincirine göre hareket ediyor.
Kur’ân, Allah’ın kalbe olan yakınlığını, nazarını ve müdahalesini, “Allah, kişi ile kalbi arasına girer.”1 Âyetiyle ilân ediyor. Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm da bu âyeti, “Rahmân’ın iki parmağı arasında olmayan bir kalp yoktur.”2 Hadisiyle veya “Ben yere göğe sığmadım; mü’min kulumun kalbine sığdım” hadis-i kutsisiyle tefsir ediyor. Bedîüzzaman Hazretleri, bir Rabbânî lâtîfe olduğunu bildirdiği bu kumandanda, hislerin ve duyguların mazharına “vicdan”, fikirlerin aynasına da “dimağ”, yani “akıl” diyor. Üstad Hazretleri’ne göre, lâtîfe-i Rabbâniye olan kalbin insanın mâneviyâtına yaptığı hizmet, çam kozalağı kadar bir cisimden ibaret olan beden kalbinin bedene yaptığı hizmet gibidir. Nasıl ki bedenin bütün birimlerine hayat ırmağını kalp pompalıyor ve gönderiyor, maddî hayat onun işlemesiyle ayakta duruyor, sustuğu zaman ceset sağlığını yitiriyor ise; lâtîfe-i Rabbâniye olan mânevî kalp de ruhanî duygularımızın tamamını hakikî bir hayat nuru ile canlandırıyor.3
İşte bu ruhanî kalp, imanın mahalli, yeri ve makamıdır. Buradaki iman, davranışlara güzel ahlâk olarak geçiyor.