Gölcük’ten okuyucumuz: “Dualarda kullanılan, ‘Islahı mümkünse ıslâh eyle, mümkün değilse Kahhâr ism-i şerifinle kahreyle.’ Cümlesi dua âdâbına uygun mudur? Allah dilerse, O’nun kudreti için ıslâhı mümkün olmayan şey olur mu?”
DUA KULLUĞUN İDRAKİDİR
Duâda istek ve ihtiyaçlarımızı hiç şüphesiz gücü, kudreti, ilmi, irâdesi ve hikmeti sonsuz olan âlemlerin Rabb’inden istiyoruz. Duanın hikmeti, kulluğumuzu idrâk etmemiz, acziyetimizi ve fakrımızı teslim etmemiz, Allah’tan isteme ve Allah’ı mercî bilme bilincini kavramamız, her zaman başvuracak ve ihtiyaçlarımızı arz edecek bize en yakın ve en güçlü hâcet kapısının bulunduğunu takdir etmemiz, yani kulluk âdâbını her an yaşamamızdır.
Duanın özü; her halimizde bizimle birisinin var olduğunu, eğer O’na yönelirsek, O’nun, bize yardımcı olacak en büyük kuvvet ve kudret Sahibi olduğunu, bizi işittiğini, bizim ihtiyaçlarımızı gördüğünü, bize imdat ettiğini bilmek, O’na yönelmek, O’na teveccüh etmek, O’na kalben yaklaşmaktır. Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle, duânın “en mühim ciheti, en güzel gâyesi, en tatlı meyvesi şudur ki: Dua eden adam anlar ki, Birisi var; onun hâtırat-ı kalbini işitir, her şeye eli yetişir, her bir arzûsunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına medet eder.”1
MÜ’MİN MÜ’MİNE DUA EDER
Dua ederken kesin ifâdeler kullanmalıyız, azmimizi ve gayretimizi açık, kat’î, kesin ve kararlı cümlelerle ifâde etmeliyiz, “eğer dilersen...” tarzında işi Allah’ın dileğine havâle eden cümlelerin duâda uygun olmadığını, çünkü zaten Allah’ın “dilerse” yapacağını ve “dilerse” duâyı kabul edeceğini, Allah’ı hiç kimsenin hiçbir şey için icbar edemeyeceğini bilmeliyiz.
Ebû Hüreyre (ra) anlatmıştır: Peygamber Efendimiz (asm), “Sakın sizden biriniz dua ettiği zaman, “Allah’ım, eğer dilersen beni mağfiret eyle! Allah’ım eğer dilersen bana merhamet eyle! Diye dua etmesin. Duada azimli ve kararlı olsun. Çünkü (zaten) Allah dilediğini yapıcıdır. O’nu zaten hiç kimse hiçbir işe zorlayamaz.” Buyurmuştur.2