Fikret Çalışkan: “Aşağıdaki metinde “adaletnâme-i şeriat” ve
“tarih celp namesi” terimleri özellikle mi kullanılmış, anlatılmak
istenen fikre nasıl bağlantı yapılabilir?
“Gazetelerde neşrettiğim umum makalâtımdaki umum hakaikte nihayet
derecede musırrım. Şayet zaman-ı mazi cânibinden, Asr-ı Saadet
mahkemesinden adaletnâme-i şeriatla dâvet olunsam;
neşrettiğim hakaiki aynen ibraz edeceğim. Olsa olsa, o zamanın
ilcaatının modasına göre bir libas giydireceğim. Şayet müstakbel
tarafından üç yüz sene sonraki tenkidât-ı ukalâ mahkemesinden tarih
celp namesiyle celp olunsam, yine bu hakikatleri, tevessü ve
inbisat ile çatlayan bazı yerlerini yamalamakla beraber, taze
olarak orada da göstereceğim.”1
HAKİKATİN SOLMAZ RENGİ
Bu metin Bediüzzaman Said Nursî’nin 31 Mart’tan sonra çıkarıldığı mahkemeye verdiği müdafaanameden bir parçadır. Mahkeme 31 Mart olayında dahli olduğu şüphesiyle birçok zevatı tutuklamış, bir kısmını mahkeme bahçesine asmıştır. Asılmış olanların cansız bedenleri darağacında sallanmakta, mahkeme penceresinden gözükmektedir.