Elveda Mukaddes Ay
Eşsiz bir ibadet ayına elveda diyoruz bu gün. İçimizde bir yandan rahmet ayından ayrılmanın hüznü ve burukluğu, diğer yandan yarının bayram oluşunun sevinci ve mutluluğu.
Bu gün şehr-i Ramazana veda günü! Biz ondan memnun kaldık; inşallah günahlarımızla onu incitmemişizdir!
Allah bu ayda bizi de, kusurlarımızla olmakla beraber, makbulü saydığı kulları zümresine ilhak etsin! Âmin.
Elimiz Duadan İnmemeli
Rahmet’ten bayrama bir “arefe” merdivenindeyiz bu gün. Duâların geri çevrilmediği ender zamanlardan birini daha idrak ediyoruz şu dakikalarda, bayram sabahına kadar. Elimiz duâdan inmemeli, kalbimiz tazarrudan dönmemeli bu gün!
Ondandır ki Arefe Günleri çokça kabir ziyaretlerine tahsis edilmiş örfümüzde. Bayramı ve bayram öncesi sevinç ve saadetimizi ölenlerimizle paylaşmak için.
Onlar yok olmadılar çünkü. Onlar başka bir âlemde, ebediyete yolculuğun ikinci adımında, dünya sonrası ilk istasyondalar. Bizi de bekliyorlar. Bizden duâ istiyorlar. Dilleri olsa, iletişimimiz olsa onlarla, bize neler söyleyecekler kim bilir? Ne büyük tecrübelerini aktaracaklar bize? Bizim için hayatî önem taşıyan tecrübelerini. Ama ne gam? Bir tecrübe yaşamaya ne gerek var? Bu ebedî yolculuktan ve bu yolculuktaki serüvenlerden elimiz altındaki vahy-i İlâhî bahsediyor bize zaten. Kelâm-ı Ezelî ve Ehâdis-i Nebevî sadece kabir hayatına kadar da değil, ebediyete kadar önümüze dev bir projektör yakmışlar, yolumuzu aydınlatmışlar. Bilmediğimiz, ama namzet olduğumuz, hızla yolculuğunda bulunduğumuz dünyaları haber vermişler bize. İşte o âlemlerin bir bölümünde ölenlerimiz varsa, diğer bölümünde bizler! Bizler de oraya doğru yönelmişiz. Yolculuğumuz sürüyor. O halde biz kabirlerimizin başına varalım, onlarla biraz birlikte olalım, onlara birer Fatiha okuyalım ve tefekkür edelim; yeter.