Ali Karakaş: “Risale-i Nur müşteri aramaz.” Ne demektir? Dinin
tebliğ emri ile bu sözü nasıl birleştirebiliriz?
VAZİFEN SADECE TEBLİĞDİR
Dini tebliğ etmek, Kur’ân’ın önemli emirlerindendir. Bütün peygamberler tebliğ için gelmişlerdir. Bütün mü’minler, hakkı ve iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmakla yükümlüdürler.
Fakat üslûp, yol, iz, tarz, yaklaşım önemlidir. “Risale-i Nur müşteri aramaz”1 sözünden anlayacağımız budur. “Rabbinin yoluna hikmetli sözlerle ve güzel nasihatlerle çağır. Onlarla mücadeleni en güzel biçimde sürdür.”2 Âyetinde Kur’ân’ın emrettiği de budur.
Tok olana yemek verilmez. Çok bilene bir kelime bile öğretilmez.
Vazifen tebliğdir; bu doğru. Fakat sadece tebliğdir. Kabul ettirmek gibi bir vazifen yoktur. Hatta ısrar etmeye bile Allah’ın rızası yoktur. Hidayet etmek Allah’ın vazifesidir.
Kur’ân’a göre, tebliğ etme ile hidayet etme arasında halk ile Hâlık arasındaki mesafe kadar sonsuz bir mesafe bulunuyor. Nitekim tebliğ etme bizim fiilimiz iken, hidayet etme yalnız Allah’a aittir. Kur’ân buyurur ki: “Peygambere düşen ancak tebliğ etmektir!”3
MÜŞTERİ OLMAYANA MAL SATILMAZ!
Dine ihtiyaç duymadığını düşünen bir ukalaya tebliğ edeceğim diye kendini parçalamayı ve bunun için dine müşteri olan ve bir şeyler öğrenmek için çabalayan birisini ihmal etmeyi Kur’ân makbul saymaz.
Allah (cc), bu hususta Sevgili Resulünü bile (asm) –tabir caizse- itap ediyor.