Abdurrahman Bey: “Zekâtın kazası olur mu? Mallarımızın bir vesile ile elimizden çıkması, zenginlik anında veremediğimiz zekâtlarımız yerine zekât sayılır mı? Yoksa kendi isteğimizle verdiğimiz mallar mı zekât olur? Vakti girmiş ibadeti ihmal edersek tokat yer miyiz?”
VERİLMEYEN ZEKÂT KANSER HÜCRESİ GİBİDİR
Zekât, mal ile yapılan bir ibadettir.
Vakti gelmiş zekât verilmediğinde, bir kanserli hücre gibi, zimmeti kişinin üzerinde kalır. Ne zaman verse bu ibadeti eda etmiş, kendi malını kanserli hücreden temizlemiş olur.
Eğer vermez ise, vermediği sürece bu kanser hücresi büyür ve temiz malı da götürür.
Kişinin zenginliği devam etmez mi?
Edebilir. Fakat zekâtını vermediği sürece, bu yükümlülüğü üzerinde taşımaya devam eder.
Bu süreç tehlikelidir. Bu süreç acıtır.
Zekâtı geciktirmek risktir, sırtı kalınların işidir. Her türlü musîbete dâvetiye çıkarmaktır.
Verilen zekât ve sadaka nasıl belâları def ediyorsa, verilmeyen zekât da aynen öyle belâları celp ediyor.
Önce para bereketsizleşiyor. Çok para iş yapamaz hale geliyor.
Sonra giderek malı ve hatta canı götüren bir musîbete dönüşebiliyor.