Nice zamandır gerek siyaset
dünyasında gerekse çevremde yaşanan olayları dikkatle
izliyor, olan bitenleri anlamaya
çalışıyorum. Gördüğüm hiçbir şey bana normal
gelmiyor.
Baştan başlayarak anlatayım.
Bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Hepimiz
evimizin içini düzene koymamız gerekir. Bunu koymadığımız süre
içerisinde, gün gelir ya insanlar ayaklanır veya dış müdahale
kaçınılmaz hâle gelir" diyerek ayaklanma
olabileceğinin sinyalini verdi.
Hemen ardından Temel Karamollaoğlu sahne aldı:
"Eğer siz baskıyı arttırırsanız hiç tereddüdünüz olmasın,
bir kalkışma meydana gelir müsebbibi de siz
olursunuz" dedi.
CHP'liler bu tehdidi neredeyse her gün savuruyor. Savurmakla
kalmadılar, referandumun yıl dönümünde Türkiye genelinde oturma
eylemi başlattılar.
Devlet dairelerinde işler tuhaf bir şekilde eski usule
döndü. “Bugün git, yarın gel” demeler,
vatandaşı isyan noktasına getirecek işler yapılmaya başlandı.
Ekonomi deseniz, döviz anlamsız bir şekilde almış başını gidiyor.
Dövize endeksli olan benzin ve motorin fiyatları tavan yapmış
durumda.
Uluslararası derecelendirme kuruluşları, Yunanistan gibi batık bir
ülkeyi bile iyi gösterirken, Türkiye'nin notunu kırıyor.
Yunanistan demişken...