İster
YSK'ya verilen listelere bakın, ister partilerin
Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği adaylara bakın. Sadece AK
Parti'nin iktidara ve Cumhurbaşkanlığı'na hazırlandığını
göreceksiniz.
Olana bitene birlikte göz
atalım...
Aylardır, şişirildikçe
şişirilen İyi Parti'nin, daha yolun başındayken tökezlediğine
şahitlik ediyoruz. Meral Akşener’i siyaset çöplüğüne dadanmış,
o çöplüğe atılan artıkları milletin sofrasına yeniden
koyma çabasında olduğunu görüyoruz.
Daha önce de
söylemiştim.
Siyaset hayatında yan yana
yürüdüğü herkesi satan Akşener, bir kez daha aynı yola
başvurdu.
ANAP'ı, DYP'yi, AK Parti'yi,
MHP'yi ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu koltuk uğruna satışa getiren
Akşener, bu kez de birlikte hareket eden dava arkadaşlarını satmaya
başladı. Düşünün ki kendisiyle birlikte İyi Parti'yi
kuran Yusuf Halaçoğlu'nu
kapının önüne attı.
"İyi Parti bir FETÖ
projesidir" diyen Koray Aydın'ı ilk sıraya koydu.
Bunun yanı sıra posası çıkmış, ahı gitmiş vahı kalmış ne kadar
siyaset eskisi var ise hepsini topladı, Türkiye'nin önüne umut
olarak koydu.
Kendisi mi?
Ne yaptığını bilmiyoruz zira
günlerdir sesi soluğu çıkmıyor. Sanki Cumhurbaşkanı değil de bir
Twitter fenomeniymiş gibi tweet atıp duruyor. "Erdoğan
gidecek, ben geleceğim" diyor, başka bir şey
demiyor.
Saadet Partisi deseniz, ayrı bir
komedi...
Sokak lambası gibi kime yandığı
belli değil Temel Karamollaoğlu'nun. Bir yandan CHP ile iş tutuyor,
diğer yandan 28 Şubat döneminde Refah Partili isimleri yatağından
aldıran hâkimi birinci sıradan aday gösteriyor, beri
yandan HDP'ye bıyık altından gülümsüyor.
Hem ülkeyi şaha kaldıracağını
söylüyor hem de ülkeyi şaha kaldıran devasa projeleri
durduracağını belirtiyor. Başımıza tam bir Gezici olup çıktı.
Gezicilerin karşı olduğu projeleri, Marmaray'ı, Avrasya'yı, 3.
Havalimanı'nı, Osmangazi Köprüsü'nü, hızlı treni ve şehir
hastanelerini istemediğini söylüyor.
YSK'ya verdiği liste, birkaç kişi
dışında canlı cenazelerle dolu. "Bizim de bir
listemiz var" demek için liste hazırladığı her
hâlinden belli oluyor.
CHP ile ilgili ne söylemek lazım
bilemiyorum.
O kadar çok anlattık ki artık
alfabede CHP'yi ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu anlatacak harf
kalmadı.
Adamlar seçimi kazanmaktan
ziyade, parti içindeki muhalifleri nasıl bertaraf edeceklerinin
hesaplarını yapıyor. Kemal Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül'ün adaylığına
karşı çıkan herkesi bir çırpıda kapının önüne
koyuyor.
Cumhurbaşkanı adayı olarak
gösterdiği Muharrem İnce'ye yakın olan ne kadar isim varsa hepsini
liste dışı bırakıyor. Şirket mantığıyla düşünecek olursak, Muharrem
İnce'yi şirkete genel müdür yapıyor ancak onunla birlikte
çalışacak ekibi tasfiye ediyor.
Sadece bu mu?
Kemal Kılıçdaroğlu tarafından
listeye yazılan Eren Erdem'in üzeri, partinin bir başka ismi Bülent
Tezcan tarafından çiziliyor.
Muharrem İnce olayları öğrenince
mitinglerini iptal ediyor, gece yarısı genel merkezi basıyor,
"Benim adamlarımı geri alın. Yoksa yarıştan çekilirim" diye rest
çekiyor. "İstediğini yapabilirsin" cevabı alınca tıpış tıpış geri
dönüyor, "Canım ben milletvekili listelerine karışmam.
Ben zaten Cumhurbaşkanı olunca bakanların listesini
yapacağım" diyerek çocuklara anlatılmayacak bir masal
uyduruyor.
Burada Muharrem İnce'ye ayrı bir
paragraf açmak gerekiyor zira İnce'nin yaptıklarıyla
anlattıkları birbirini tutmuyor.
"Ben Cumhurbaşkanı olunca
makamıma bisikletle gideceğim" diyor.
Kulağa hoş geliyor gelmesine ama
bunu söyleyen adam daha adaylığı döneminde özel uçak kiralıyor.
Uçaktan inip, VIP araçlara, oradan inip full donanımlı otobüslere
biniyor.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu
demezler mi adama?
Bir başka
tutarsızlık...
"Ben Cumhurbaşkanı olunca
korumalarla gezmeyeceğim. Halkın içinde olacağım. Erdoğan gibi
halktan korkan biri olmayacağım" diyor değil
mi?
Bunu diyen adamın mal bildirimine
göz atınız lütfen. Mal bildiriminde, 3 ruhsatlı silah taşıdığını
söylüyor. "Bunları niye
taşıyorsun?" diye sorulduğunda, "Ben
köyde yaşıyorum ve kendimi korumak zorundayım" diye
cevap veriyor.
Hem halkın içinde olacağını
söylüyor, hem beraber yaşadığı köylüsüne güvenmediğini ve kendisini
onlardan korumak zorunda olduğunu söylüyor.
Enteresan bir durum değil
mi?
En başta söylediğim
gibi, listelere ve adaylara baktığımızda sadece AK Parti'nin
iktidara ve
Cumhurbaşkanlığı'na oynadığını görüyoruz.
Parti 150 kişiyi aday listesine
koymayarak yüzde 50’ye varan bir değişime imza atıyor. 126 kadın
vekile, 25 yaş altı 40 küsur genç isme ve 8 engelli vatandaşa yer
veriyor listesinde.
Evet…
Listeye ilk etapta belli
kesimlerden gelen bir tepki var. Yıllardır siyaseti takip eden biri
olarak bu manzarayla hep karşılaştım. Listeler açıklandığında belli
bir burukluk ve kırgınlık her zaman olur. Ancak bu durum en
fazla bir iki gün sürer ve sonrasında yarış
başlar.
Sözün özü...
Listelere ve adaylara
bakınca ortaya çıkan tablo şu:
AK Parti "yola
devam" diyor, muhalefet ise "Bizden
buraya
kadar" diyerek "tamam" mesajı
veriyor.