Cani adamın teki karısını önce
kurşunluyor. Hıncını alamayınca ikinci kattan aşağı
atıyor. İçi soğumamış olacak ki yerde ölümle pençeleşen
kadının üzerine balkondaki saksıları fırlatıyor.
Bir başka biri, parkta oynayan çocukların üzerine rastgele ateş ediyor. Bir değil, iki değil, üç değil, onlarca kez ateş ediyor. 7 yaşındaki Hiranur Demircan'ı sırtından vurarak ölümle burun buruna getiriyor.
Polis işini hakkıyla yapıp bu iki kişiyi yakalıyor ve adaletin ellerine teslim ediyor.
Sonra?
Sonra bir bakıyoruz ki her iki cani de serbest bırakılmış!
Bu durum sosyal medyada bir isyan çığlığıyla karşılık buluyor, haberi gören duyan herkes adalet sistemine sayıp sövmeye başlıyor. Bunu gören Adalet Bakanlığı devreye girip kararı veren hâkimleri savcıları uyarınca iki cani yakalanıp hapse gönderiliyor.
Anlayacağınız Türkiye'deki adalet sistemi şöyle işliyor:
Olay oluyor ve haberlere düşüyor. Sosyal medyadan gelen tepkiye bakılıyor. Konu çok tepki alırsa, serbest bırakılan suçlu içeri alınıyor. Az tepki gelirse ya da hiç konuşulmazsa, suçluyu salıvermekte bir beis görülmüyor.
Şaka gibi...
Dün haberlerde izledim. Adam benzer suçları tam 36 kez işlemiş ama eli cebinde ortalıkta dolaşıyor. Kendisine yan bakanı vurup indiriyor. Vurduğu adam ölmediği için yine serbest kalıyor.
Yahu parkta oynayan çocukların üzerine şarjör boşaltan adamı bir hâkim nasıl olur da serbest bırakabilir arkadaş? Bu adam nasıl oluyor da tekrar toplumun içine gönderiliyor?
Devletin en öncelikli görevi vatandaşının can ve mal güvenliğini korumak ama bu görev, görev yapan bazı hâkim ve savcılar tarafından sanki bilerek ve isteyerek yerine getirilmiyor.
Sanki bu kararlar, milleti devletin hukukundan ve dahi devletten soğusun diye alınıyor. Sanki toplumun sinir uçlarına mahkemeler eliyle bilerek ve isteyerek dokunuluyor.
Sanki bazı hâkim ve savcılar, adalet sistemini çürütmek için, vatandaşın adalete ve devlete güvenini tamamen ortadan kaldırmak için, kasti tahrikle bu kararları veriyor.
Bu sanki bazı hâkim ve savcılar aldıkları bu kararlarla, devlete ve hükûmete operasyon çekiyor. Halkı kin ve nefrete yönlendirmeye, insanları sokaklara çıkmaya teşvik ediyor.
Problem nerede anlamıyorum.
Yargının içindeki tüm FETÖ'cülerin temizlendiğine dair açıklama yapıldığına göre, alınan kararlar bir FETÖ kumpası olmadığına göre sorun nerede?
Demek ki sıkıntı, Adalet Bakanlığının atadığı hâkim ve savcıların bizzat kendisinde! O zaman bu işin önlemini almak da Adalet Bakanlığına düşüyor.
Lütfen ama lütfen!
Problem kanunlarda ise o kanunlar düzeltilsin. Sorun mahkemelerde ise hâkim ve savcılarda ise onlarla ilgili gerekli yasal düzenlemeler yapılsın. Hatta bu tür saçma sapan kararlar alan hâkim ve savcılarla ilgili cezai müeyyideler belirlensin.
Problem her neyse, her neredeyse bir an önce neşter vurulsun.
Çünkü toplumun, "Serbest bırakıldıktan sonra, yoğun tepkiler üzerine tekrar tutuklandı" sözünü duymaya tahammülü kalmadı.
Bir başka biri, parkta oynayan çocukların üzerine rastgele ateş ediyor. Bir değil, iki değil, üç değil, onlarca kez ateş ediyor. 7 yaşındaki Hiranur Demircan'ı sırtından vurarak ölümle burun buruna getiriyor.
Polis işini hakkıyla yapıp bu iki kişiyi yakalıyor ve adaletin ellerine teslim ediyor.
Sonra?
Sonra bir bakıyoruz ki her iki cani de serbest bırakılmış!
Bu durum sosyal medyada bir isyan çığlığıyla karşılık buluyor, haberi gören duyan herkes adalet sistemine sayıp sövmeye başlıyor. Bunu gören Adalet Bakanlığı devreye girip kararı veren hâkimleri savcıları uyarınca iki cani yakalanıp hapse gönderiliyor.
Anlayacağınız Türkiye'deki adalet sistemi şöyle işliyor:
Olay oluyor ve haberlere düşüyor. Sosyal medyadan gelen tepkiye bakılıyor. Konu çok tepki alırsa, serbest bırakılan suçlu içeri alınıyor. Az tepki gelirse ya da hiç konuşulmazsa, suçluyu salıvermekte bir beis görülmüyor.
Şaka gibi...
Dün haberlerde izledim. Adam benzer suçları tam 36 kez işlemiş ama eli cebinde ortalıkta dolaşıyor. Kendisine yan bakanı vurup indiriyor. Vurduğu adam ölmediği için yine serbest kalıyor.
Yahu parkta oynayan çocukların üzerine şarjör boşaltan adamı bir hâkim nasıl olur da serbest bırakabilir arkadaş? Bu adam nasıl oluyor da tekrar toplumun içine gönderiliyor?
Devletin en öncelikli görevi vatandaşının can ve mal güvenliğini korumak ama bu görev, görev yapan bazı hâkim ve savcılar tarafından sanki bilerek ve isteyerek yerine getirilmiyor.
Sanki bu kararlar, milleti devletin hukukundan ve dahi devletten soğusun diye alınıyor. Sanki toplumun sinir uçlarına mahkemeler eliyle bilerek ve isteyerek dokunuluyor.
Sanki bazı hâkim ve savcılar, adalet sistemini çürütmek için, vatandaşın adalete ve devlete güvenini tamamen ortadan kaldırmak için, kasti tahrikle bu kararları veriyor.
Bu sanki bazı hâkim ve savcılar aldıkları bu kararlarla, devlete ve hükûmete operasyon çekiyor. Halkı kin ve nefrete yönlendirmeye, insanları sokaklara çıkmaya teşvik ediyor.
Problem nerede anlamıyorum.
Yargının içindeki tüm FETÖ'cülerin temizlendiğine dair açıklama yapıldığına göre, alınan kararlar bir FETÖ kumpası olmadığına göre sorun nerede?
Demek ki sıkıntı, Adalet Bakanlığının atadığı hâkim ve savcıların bizzat kendisinde! O zaman bu işin önlemini almak da Adalet Bakanlığına düşüyor.
Lütfen ama lütfen!
Problem kanunlarda ise o kanunlar düzeltilsin. Sorun mahkemelerde ise hâkim ve savcılarda ise onlarla ilgili gerekli yasal düzenlemeler yapılsın. Hatta bu tür saçma sapan kararlar alan hâkim ve savcılarla ilgili cezai müeyyideler belirlensin.
Problem her neyse, her neredeyse bir an önce neşter vurulsun.
Çünkü toplumun, "Serbest bırakıldıktan sonra, yoğun tepkiler üzerine tekrar tutuklandı" sözünü duymaya tahammülü kalmadı.
BİR GÜNLÜK ARA VERMEMİN
SEBEBİ
Çarşamba günü yazı gönderemedim. Gazetem, köşe yazımın olduğu yere “Yazarımız, rahatsızlığı nedeniyle yazılarına bir gün ara vermiştir” diye not düşünce çok sayıda mesaj ve arama geldi.
Öncelikle arayan ve yazan herkese çok teşekkür ederim.
Nice zamandır ciddi böbrek rahatsızlığı yaşıyorum. Ciddi diyorum çünkü, ciddi anlamda bir iltihaplanma var ve vurunca sağlam vuruyor ve ayağa kalkamayacak hâle getiriyor. Salı günü yine aynı sıkıntıyı yaşadım.
Sancısı bir tuttu, bildiğiniz yaşlılar gibi iki büklüm hâle getirdi. İğne ilaç falan derken yazmaya mecalim kalmadı. Bu nedenle yazıyı gönderemedim gazeteme…
Amacım birkaç gün de olsa bu sıkıntıyı en azından minimuma indirecek sağlık çözümleri aramaktı.
Lakin gördüm ki orada burada “Başka sıkıntı mı var? Yazılarına son mu verildi? Gazete galiba kendisini kovdu” şeklindeki abuk subuk söylentiler aldı başını gidiyor. Yeni yazı göndermenin elzem olduğuna karar verdim.
Yalnız şunun bilinmesini isterim.
Her ne kadar yazar olarak ön planda bulunsam da ben bu gazetenin bir ferdiyim, aileden biriyim. Yani “Sana verdiğimiz görev şimdilik sona erdi. Gidebilirsin” derlerse hiç gocunmadan, hiç saklamadan bunu sizinle paylaşırım.
Allah var!
Bugüne kadar değil sıkıntı yaşamak, yazılarımın bir tek noktasına bile dokunulmadı.
Yani anlayacağınız ben yerimden ziyadesiyle memnunum ve gitmem için fırsat kollayanları daha uzun süre bu gazete vasıtasıyla rahatsız etmeye devam edeceğim.
Selam ile…
Çarşamba günü yazı gönderemedim. Gazetem, köşe yazımın olduğu yere “Yazarımız, rahatsızlığı nedeniyle yazılarına bir gün ara vermiştir” diye not düşünce çok sayıda mesaj ve arama geldi.
Öncelikle arayan ve yazan herkese çok teşekkür ederim.
Nice zamandır ciddi böbrek rahatsızlığı yaşıyorum. Ciddi diyorum çünkü, ciddi anlamda bir iltihaplanma var ve vurunca sağlam vuruyor ve ayağa kalkamayacak hâle getiriyor. Salı günü yine aynı sıkıntıyı yaşadım.
Sancısı bir tuttu, bildiğiniz yaşlılar gibi iki büklüm hâle getirdi. İğne ilaç falan derken yazmaya mecalim kalmadı. Bu nedenle yazıyı gönderemedim gazeteme…
Amacım birkaç gün de olsa bu sıkıntıyı en azından minimuma indirecek sağlık çözümleri aramaktı.
Lakin gördüm ki orada burada “Başka sıkıntı mı var? Yazılarına son mu verildi? Gazete galiba kendisini kovdu” şeklindeki abuk subuk söylentiler aldı başını gidiyor. Yeni yazı göndermenin elzem olduğuna karar verdim.
Yalnız şunun bilinmesini isterim.
Her ne kadar yazar olarak ön planda bulunsam da ben bu gazetenin bir ferdiyim, aileden biriyim. Yani “Sana verdiğimiz görev şimdilik sona erdi. Gidebilirsin” derlerse hiç gocunmadan, hiç saklamadan bunu sizinle paylaşırım.
Allah var!
Bugüne kadar değil sıkıntı yaşamak, yazılarımın bir tek noktasına bile dokunulmadı.
Yani anlayacağınız ben yerimden ziyadesiyle memnunum ve gitmem için fırsat kollayanları daha uzun süre bu gazete vasıtasıyla rahatsız etmeye devam edeceğim.
Selam ile…