Rahip Brunson'ın mahkeme kararıyla serbest bırakılmasına gelen tepkiler bir hayli ilginç...
Meseleye tepki gösteren üç kesim var.
Birinci kesim, içimizde olup, yanımızda olmayan tayfa. Daha önce Brunson bahanesiyle doların yükseltilmesi operasyonunu sevinç naralarıyla karşılayan bu kesim, yeni bir operasyon yapılmayacağı için âdeta yas tutuyor.
İkinci tayfa ise FETÖ'cü teröristlerden oluşuyor.
Onlar, her zaman olduğu gibi ikili oynamaya devam ediyor. Farklı isimlerle sosyal medyada ve internet gazetelerinde yorum yapan bu kesim bir yandan "Serbest bırakılmamalıydı" diyerek halkı galeyana getirmeye çalışırken, diğer yandan Erdoğan'ın dik durmadığını, Amerika'nın karşısında eğildiğini iddia ediyor.
Üçüncü ve en önemli kesim ise AK Parti seçmeni...
Karara muhalefet eden bu kesimin kızgınlığı ve kırgınlığı had safhaya ulaşmış durumda. Onlar da Brunson'ın bedel ödemek pahasına serbest bırakılmaması gerektiğini söylüyor. Hepsinin ortak kanaati, Brunson meselesinde Türkiye'nin karizmasının çizildiği yönünde...
Haksız oldukları söylenemez.
Çünkü; Amerika, Brunson meselesi üzerinden operasyon yapmaya başladığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iddialı laflar söylemiş, "Bu can bu tende olduğu sürece onu alamazsınız" demişti.
Ona inanan kesim de bu söze çok inanmış, "Dolar 20 lirayı bulsa bile bırakılmasın" demişti.
Size ilginç gelecek ama mahkemenin aldığı karar onları tatmin etmiyor. Sanki mahkeme değil de Erdoğan Brunson'ı serbest bırakmış gibi bir inanç yerleşmiş hepsinin yüreğine...
Meseleye tepki gösteren üç kesim var.
Birinci kesim, içimizde olup, yanımızda olmayan tayfa. Daha önce Brunson bahanesiyle doların yükseltilmesi operasyonunu sevinç naralarıyla karşılayan bu kesim, yeni bir operasyon yapılmayacağı için âdeta yas tutuyor.
İkinci tayfa ise FETÖ'cü teröristlerden oluşuyor.
Onlar, her zaman olduğu gibi ikili oynamaya devam ediyor. Farklı isimlerle sosyal medyada ve internet gazetelerinde yorum yapan bu kesim bir yandan "Serbest bırakılmamalıydı" diyerek halkı galeyana getirmeye çalışırken, diğer yandan Erdoğan'ın dik durmadığını, Amerika'nın karşısında eğildiğini iddia ediyor.
Üçüncü ve en önemli kesim ise AK Parti seçmeni...
Karara muhalefet eden bu kesimin kızgınlığı ve kırgınlığı had safhaya ulaşmış durumda. Onlar da Brunson'ın bedel ödemek pahasına serbest bırakılmaması gerektiğini söylüyor. Hepsinin ortak kanaati, Brunson meselesinde Türkiye'nin karizmasının çizildiği yönünde...
Haksız oldukları söylenemez.
Çünkü; Amerika, Brunson meselesi üzerinden operasyon yapmaya başladığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iddialı laflar söylemiş, "Bu can bu tende olduğu sürece onu alamazsınız" demişti.
Ona inanan kesim de bu söze çok inanmış, "Dolar 20 lirayı bulsa bile bırakılmasın" demişti.
Size ilginç gelecek ama mahkemenin aldığı karar onları tatmin etmiyor. Sanki mahkeme değil de Erdoğan Brunson'ı serbest bırakmış gibi bir inanç yerleşmiş hepsinin yüreğine...
Cumartesi günü yazdığım yazıda, "Erdoğan'ın alınan kararda bir dahli yok. Brunson'ı serbest bırakan bağımsız yargıdır" dedim diye onlardan fena hâlde zılgıt yedim.
Söyledikleri tek şey var, o da şu: "Madem bırakılacaktı, Erdoğan neden bu kadar iddialı konuştu!"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK Parti'nin, hayli kızgın olan kesimi ikna edecek bir açıklama yapması gerektiği kanaatindeyim.
Gerçi Erdoğan yaptığı açıklamada, "Kararı bağımsız Türk yargısı verdi" dedi ama anlaşılan o ki bu açıklama onları tatmin etmeye yetmiyor, yetecek gibi görünmüyor.
Benim burada dikkat çekmek istediğim başka bir nokta var.
Rahip Brunson tutuklandığında ve tutukluluk gerekçesi açıklandığında bize ne söylendi?
Bu kişinin hem FETÖ hem de PKK ile irtibatlı olduğu, âdeta suçüstü yapılarak yakalandığı, hakkında gizli tanık ifadelerinin olduğu ve 35 yıl ceza ile yargılanacağı söylendi öyle değil mi?
Daha sonra ne oldu da mahkeme 35 yılla yargılanan kişiye 3 yıl gibi hafif bir hapis cezası verdi? Sonra nasıl oldu da ağır suçlamalar yöneltilen böyle bir kişiye ev hapsi gibi komik bir ceza verildi? Ve nasıl oldu da ev hapsinden sonra gizli tanıkların tamamı ifadelerini geri çekti?
Bizim üzerinde durmamız gereken nokta tam da burası. Çünkü bize anlatılanlarla yaşadıklarımız arasındaki anormallikler ilk değil, doğal değil.
Tesadüf hiç değil.
Biraz geriye giderek hatırlatayım. Bundan aylar önce Ada'da aktivist görünümlü bazı ajanların yakalandığı açıklandı. Bu aktivistlerin yeni bir Gezi olayı tertiplemek için toplantı hâlinde oldukları, PKK ve FETÖ ile irtibatlı oldukları şeklindeki iddialar havalarda uçuştu.
Sonra?
Haklarında bu kadar ciddi suçlamalarda bulunulan aktivistler çıktıkları ilk mahkemede hop serbest bırakıldı! Olayı abartan medya mensupları, bu durum karşısında ne diyeceğini şaşırdı.
Gelelim bir başka olaya!..
Alman ajanı olarak bize tanıtılan Deniz Yücel isimli kişi hakkında da benzeri iddialar ortaya atıldı. PKK ile irtibattan tutun da FETÖ'ye yaltaklığa varıncaya kadar aklınıza gelecek her suçlama yöneltildi. Suçlarının ve irtibatlarının neredeyse tamamının ispatlı olduğu özellikle vurgulandı.
Söyledikleri tek şey var, o da şu: "Madem bırakılacaktı, Erdoğan neden bu kadar iddialı konuştu!"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK Parti'nin, hayli kızgın olan kesimi ikna edecek bir açıklama yapması gerektiği kanaatindeyim.
Gerçi Erdoğan yaptığı açıklamada, "Kararı bağımsız Türk yargısı verdi" dedi ama anlaşılan o ki bu açıklama onları tatmin etmeye yetmiyor, yetecek gibi görünmüyor.
Benim burada dikkat çekmek istediğim başka bir nokta var.
Rahip Brunson tutuklandığında ve tutukluluk gerekçesi açıklandığında bize ne söylendi?
Bu kişinin hem FETÖ hem de PKK ile irtibatlı olduğu, âdeta suçüstü yapılarak yakalandığı, hakkında gizli tanık ifadelerinin olduğu ve 35 yıl ceza ile yargılanacağı söylendi öyle değil mi?
Daha sonra ne oldu da mahkeme 35 yılla yargılanan kişiye 3 yıl gibi hafif bir hapis cezası verdi? Sonra nasıl oldu da ağır suçlamalar yöneltilen böyle bir kişiye ev hapsi gibi komik bir ceza verildi? Ve nasıl oldu da ev hapsinden sonra gizli tanıkların tamamı ifadelerini geri çekti?
Bizim üzerinde durmamız gereken nokta tam da burası. Çünkü bize anlatılanlarla yaşadıklarımız arasındaki anormallikler ilk değil, doğal değil.
Tesadüf hiç değil.
Biraz geriye giderek hatırlatayım. Bundan aylar önce Ada'da aktivist görünümlü bazı ajanların yakalandığı açıklandı. Bu aktivistlerin yeni bir Gezi olayı tertiplemek için toplantı hâlinde oldukları, PKK ve FETÖ ile irtibatlı oldukları şeklindeki iddialar havalarda uçuştu.
Sonra?
Haklarında bu kadar ciddi suçlamalarda bulunulan aktivistler çıktıkları ilk mahkemede hop serbest bırakıldı! Olayı abartan medya mensupları, bu durum karşısında ne diyeceğini şaşırdı.
Gelelim bir başka olaya!..
Alman ajanı olarak bize tanıtılan Deniz Yücel isimli kişi hakkında da benzeri iddialar ortaya atıldı. PKK ile irtibattan tutun da FETÖ'ye yaltaklığa varıncaya kadar aklınıza gelecek her suçlama yöneltildi. Suçlarının ve irtibatlarının neredeyse tamamının ispatlı olduğu özellikle vurgulandı.
Sonra bir gece yarısı bu kişi de serbest bırakıldı ve elini kolunu sallayarak Almanya'ya gidiverdi.
Daha sonra Can Dündar isimli hain, neredeyse Rahip Brunson gibi, 5 yılla yargılanmasına rağmen serbest bırakıldı. Bırakılır bırakılmaz kaçıp Almanya'ya yerleşti.
Bazı Cumhuriyet gazetesi çalışanları ile bazı Sözcü gazetesi çalışanları da Brunson gibi suçlanıyordu. Ama hepsi bir gece yarısı serbest bırakıldı.
Darbeyi öven yazılarıyla ön plana çıkan bazı Zaman gazetesi yazarları ile Samanyolu televizyonu çalışanları da aynı suçlamalarla yargılandı, onlar da serbest bırakıldı.
Ve son olarak...
MİT tırları görüntülerini ulaştıran kişi olarak yargılanıp hapse atılan Enis Berberoğlu, hapisten elini kolunu sallayarak çıktı ve Meclis'e milletvekili olarak kapağı attı.
Hadi bir an için Rahip Brunson'ın Erdoğan'ın talimatı ile serbest bırakıldığına inanalım. Bu iddia gerçek değil ama biz yine de inanalım.
Peki ya diğerleri?
Can Dündar'ı, Enis Berberoğlu'nu, Zaman gazetesi yazarlarını, Cumhuriyet yazarlarını ve Sözcü gazetesi yazarlarını da mı Erdoğan serbest bıraktırdı?
Bu mümkün mü?
Mümkün değilse o zaman ortada tuhaftan da öte bir durum var. Türk yargısında anlam veremediğimiz, isimlendiremediğimiz bir sorun, bir sıkıntı var. İçeride olması gerekenler dışarıda, dışarıda olması gerekenler içeride yatıyor.
Daha yakalanıp mahkemeye çıkarıldığı anda "büyük suçlu" damgası vurulan isimlerin daha sonra kuş gibi cezalar alması ve akabinde serbest bırakılması doğal değil, normal değil...
Tesadüf hiç değil...
Birilerinin bu durumu, kamuoyuna açıklayıcı ve ikna edici bir dille anlatması gerekiyor.
Daha sonra Can Dündar isimli hain, neredeyse Rahip Brunson gibi, 5 yılla yargılanmasına rağmen serbest bırakıldı. Bırakılır bırakılmaz kaçıp Almanya'ya yerleşti.
Bazı Cumhuriyet gazetesi çalışanları ile bazı Sözcü gazetesi çalışanları da Brunson gibi suçlanıyordu. Ama hepsi bir gece yarısı serbest bırakıldı.
Darbeyi öven yazılarıyla ön plana çıkan bazı Zaman gazetesi yazarları ile Samanyolu televizyonu çalışanları da aynı suçlamalarla yargılandı, onlar da serbest bırakıldı.
Ve son olarak...
MİT tırları görüntülerini ulaştıran kişi olarak yargılanıp hapse atılan Enis Berberoğlu, hapisten elini kolunu sallayarak çıktı ve Meclis'e milletvekili olarak kapağı attı.
Hadi bir an için Rahip Brunson'ın Erdoğan'ın talimatı ile serbest bırakıldığına inanalım. Bu iddia gerçek değil ama biz yine de inanalım.
Peki ya diğerleri?
Can Dündar'ı, Enis Berberoğlu'nu, Zaman gazetesi yazarlarını, Cumhuriyet yazarlarını ve Sözcü gazetesi yazarlarını da mı Erdoğan serbest bıraktırdı?
Bu mümkün mü?
Mümkün değilse o zaman ortada tuhaftan da öte bir durum var. Türk yargısında anlam veremediğimiz, isimlendiremediğimiz bir sorun, bir sıkıntı var. İçeride olması gerekenler dışarıda, dışarıda olması gerekenler içeride yatıyor.
Daha yakalanıp mahkemeye çıkarıldığı anda "büyük suçlu" damgası vurulan isimlerin daha sonra kuş gibi cezalar alması ve akabinde serbest bırakılması doğal değil, normal değil...
Tesadüf hiç değil...
Birilerinin bu durumu, kamuoyuna açıklayıcı ve ikna edici bir dille anlatması gerekiyor.