"İktidar dururken, neden
CHP'yi eleştiriyorsun?" diye sitemde bulunan
arkadaşların önüne birkaç farklı tablo koymak istiyorum
bugün...
Bu tablolarda anlatacağım
şeylerin, sadece bu hafta yaşandığını özellikle belirtmek
isterim.
Başlayalım:
Terör örgütü PKK'nın siyasi
temsilcisi olan HDP'yi Meclis'e taşımakla yetinmeyen CHP, yeni bir
seçim stratejisi belirledi. Kemal Kılıçdaroğlu'nun ballandıra
ballandıra anlattığı stratejiye göre, yerel seçimler öncesi
bölgesel ittifaklar kurulacak.
Buna göre herhangi bir bölgede
seçilme şansı olan HDP'li adaylar desteklenecek. Yok, eğer
kendi adaylarının şansları yüksekse, HDP'li bir isim Belediye
Başkan Yardımcısı olarak ilan edilecek.
Yani daha açık yazmak
gerekirse...
Batıda HDP CHP'yi desteklerken,
Doğu ve Güneydoğu'da CHP HDP'ye omuz verecek. Batıdaki bazı
ilçelerde de bu destek aynı sistemle devam edecek.
Böylelikle, ülkenin ana muhalefet partisi, 40 bin insanın ölümünden sorumlu olan PKK'ya bir kez daha can suyu olacak. HDP'nin kazandığı belediyeler üzerinden PKK'ya maddi destek verilmesinin önünü açacak.
Böylelikle, ülkenin ana muhalefet partisi, 40 bin insanın ölümünden sorumlu olan PKK'ya bir kez daha can suyu olacak. HDP'nin kazandığı belediyeler üzerinden PKK'ya maddi destek verilmesinin önünü açacak.
Geçelim diğer
tabloya...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun yardımcısı
Ünal Çeviköz, Casus Brunson olayında Amerika'ya karşı Türkiye'nin
yanlış bir tutum izlediğini söylüyor.
Neden diye merak ediyorsanız onu da yazayım:
Çeviköz'e göre Türkiye Casus Brunson'a karşılık FETÖ papazını istemekle büyük hata yapmış. Bu işler pazarlık meselesi hâline getirilmemeliymiş. Bu durum Türkiye'nin itibarını zedeliyormuş.
Dikkat buyurunuz!
Trump isimli kaçığın, kıçı kırık bir papazı istemesi; alamayınca bu meseleyi bir pazarlık, hatta bir ekonomik savaş hâline döndürmesi Amerika'nın itibarına zarar vermiyor da Türkiye'nin bu savaşa karşı elindeki kozu kullanması ülkenin itibarını zedeliyor.
Yani Türkiye'nin "Ver papazı, al papazı" diyerek pazarlık masasına oturması neden CHP'nin işine gelmiyor, anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.
MİT'in yaptığı yurt dışı operasyonların hemen ardından gelen bu açıklama insanda ister istemez şüphe uyandırıyor. Acaba CHP içinde birileri, Fetullah Gülen getirilir ve öttürülürse, 17/25 Aralık sonrası kurdukları karanlık ilişkiler faş olur diye mi korkuyor?
Öyle ya!
Bir parti, ülkesinin yüzde yüz menfaatine olan böylesi önemli bir konuda neden Amerika'dan yana tavır koyar, neden kendi ülkesine nota verir gibi açıklama yapar?
Bu soruyu sorma hakkımız var herhâlde değil mi?
Geçelim üçüncü tabloya...
24 Haziran seçim yenilgisinin ardından karışan parti, ateşkes ilan edildiğini ve gündemlerine sadece yerel seçimi aldıklarını söylüyor.
Ateşkesin uygulanabilmesi için tek şartın ise Muharrem İnce'ye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı teklifinin sunulması öneriliyor.
CHP'li arkadaşlara bütün saygı ve samimiyetimle sormak istiyorum:
HDP ile iş birliği konusunda en küçük bir ihtilaf yaşamayan, küçücük bir pazarlık yapma gereği dahi duymayan partinizin, kendi içinde ateşkes ilan etmesi size tuhaf gelmiyor mu?
HDP'li her isme peşinen evet diyenlerin, parti içindeki bazı isimlerin adaylığına karşı çıkması, bunu bir pazarlık ve dahi kavga hâline dönüştürmesi size gerçekten normal geliyor mu?
Ve son tablo...
Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer delegelerimiz aidatlarını zamanında öderse, seçimlerde devrim yaparım" diye bir açıklama yaptı geçtiğimiz gün...
Sorunca, dalga geçtiğimi sanıyorsunuz ama değil. Bak vallahi ciddi ciddi soruyorum:
Ya Allah aşkına!
Böyle bir adama hangi duygu ile hangi ruh hâli ile oy veriyorsunuz? "Ben ne yapıyorum, niye bu adama oy veriyorum? Böyle bir adamın arkasından niye gidiyorum?" diye kendinizi sorguluyor musunuz?
Ya da ne bileyim yani oy verirken utandığınız oluyor mu?
Daha da önemlisi...
Böyle bir partinin önümüzdeki yüz yıl içinde herhangi bir seçim zaferi yaşayacağına gerçekten inanıyor musunuz?
"İnanmıyorum ama Atatürk'ün hatırına oy veriyorum" diyorsanız, buna saygı duyarım. Ama yok, "İnanıyorum" diyorsanız, bence acilen bir doktora görünün derim!
Görünün çünkü, Avrupa’da bu psikolojide olan insanlar genelde ötenazi hakkını kullanıp hayatına son veriyor da ondan söylüyorum!
Kim bilir!
Belki de Muharrem İnce'nin dediği gibi gerçekten şizofrensinizdir!
Neden diye merak ediyorsanız onu da yazayım:
Çeviköz'e göre Türkiye Casus Brunson'a karşılık FETÖ papazını istemekle büyük hata yapmış. Bu işler pazarlık meselesi hâline getirilmemeliymiş. Bu durum Türkiye'nin itibarını zedeliyormuş.
Dikkat buyurunuz!
Trump isimli kaçığın, kıçı kırık bir papazı istemesi; alamayınca bu meseleyi bir pazarlık, hatta bir ekonomik savaş hâline döndürmesi Amerika'nın itibarına zarar vermiyor da Türkiye'nin bu savaşa karşı elindeki kozu kullanması ülkenin itibarını zedeliyor.
Yani Türkiye'nin "Ver papazı, al papazı" diyerek pazarlık masasına oturması neden CHP'nin işine gelmiyor, anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.
MİT'in yaptığı yurt dışı operasyonların hemen ardından gelen bu açıklama insanda ister istemez şüphe uyandırıyor. Acaba CHP içinde birileri, Fetullah Gülen getirilir ve öttürülürse, 17/25 Aralık sonrası kurdukları karanlık ilişkiler faş olur diye mi korkuyor?
Öyle ya!
Bir parti, ülkesinin yüzde yüz menfaatine olan böylesi önemli bir konuda neden Amerika'dan yana tavır koyar, neden kendi ülkesine nota verir gibi açıklama yapar?
Bu soruyu sorma hakkımız var herhâlde değil mi?
Geçelim üçüncü tabloya...
24 Haziran seçim yenilgisinin ardından karışan parti, ateşkes ilan edildiğini ve gündemlerine sadece yerel seçimi aldıklarını söylüyor.
Ateşkesin uygulanabilmesi için tek şartın ise Muharrem İnce'ye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı teklifinin sunulması öneriliyor.
CHP'li arkadaşlara bütün saygı ve samimiyetimle sormak istiyorum:
HDP ile iş birliği konusunda en küçük bir ihtilaf yaşamayan, küçücük bir pazarlık yapma gereği dahi duymayan partinizin, kendi içinde ateşkes ilan etmesi size tuhaf gelmiyor mu?
HDP'li her isme peşinen evet diyenlerin, parti içindeki bazı isimlerin adaylığına karşı çıkması, bunu bir pazarlık ve dahi kavga hâline dönüştürmesi size gerçekten normal geliyor mu?
Ve son tablo...
Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer delegelerimiz aidatlarını zamanında öderse, seçimlerde devrim yaparım" diye bir açıklama yaptı geçtiğimiz gün...
Sorunca, dalga geçtiğimi sanıyorsunuz ama değil. Bak vallahi ciddi ciddi soruyorum:
Ya Allah aşkına!
Böyle bir adama hangi duygu ile hangi ruh hâli ile oy veriyorsunuz? "Ben ne yapıyorum, niye bu adama oy veriyorum? Böyle bir adamın arkasından niye gidiyorum?" diye kendinizi sorguluyor musunuz?
Ya da ne bileyim yani oy verirken utandığınız oluyor mu?
Daha da önemlisi...
Böyle bir partinin önümüzdeki yüz yıl içinde herhangi bir seçim zaferi yaşayacağına gerçekten inanıyor musunuz?
"İnanmıyorum ama Atatürk'ün hatırına oy veriyorum" diyorsanız, buna saygı duyarım. Ama yok, "İnanıyorum" diyorsanız, bence acilen bir doktora görünün derim!
Görünün çünkü, Avrupa’da bu psikolojide olan insanlar genelde ötenazi hakkını kullanıp hayatına son veriyor da ondan söylüyorum!
Kim bilir!
Belki de Muharrem İnce'nin dediği gibi gerçekten şizofrensinizdir!