Gerek Millet İttifakı’nı
oluşturan partilerin temsilcileri gerekse onları destekleyen seçmen
kitlesi, AK Parti’yi ya da Cumhur İttifakı’nı eleştirirken ezber
bozacak tek bir açıklama yapamıyor.
Konuşmalarına dikkat
edin!
Biri, yalan ya da doğru bir cümle
kuruyor. Geride kalanların tamamı bu cümleyi kullanmaya
başlıyor.
Buna dair yüzlerce örnek
verebilirim.
Mesela; Kemal Kılıçdaroğlu,
geçmişte “Saray’da altın klozet
var” yalanı uydurdu. CHP’ye oy verenlerin neredeyse
tamamı bu yalana şek şüphe duymadan inandı ve bu yalan üzerinden
yıllarca kara propaganda yaptı.
Aslında çok geriye gitmeye gerek
yok.
Daha birkaç gün önce yine
Kılıçdaroğlu, “Hatay’a 6 adet baraj yaptıklarını
söylüyorlar. Bizim belediye başkanına sordum, yapılmış bir baraj
yok” dedi değil mi? Türk televizyonları günlerdir bu
altı barajın görüntülerini ekrana getirip duruyor. Ama Kemal
Kılıçdaroğlu’na inananlar, “Yok ya, baraj falan
yok” diye direnip duruyor.
Bilgi yok, birikim yok, araştırma
yok.
Sadece CHP’liler değil elbet.
Alın bir muhalifi karşınıza, “Yahu siz terör örgütünün
siyasi uzantısı olan partiyle ittifak
yapıyorsunuz” diye eleştirin.
Söyleyecekleri sözler
bellidir.
Papağan yutmuş gibi, Habur, Oslo,
Megri gibi tamamı ezberletilmiş tuhaf ve gülünç iddiaları ardı
ardına sıralayıp, “Zamanında siz de bunlarla
beraberdiniz” derler. Güya bu sözler üzerinden
kendilerini aklamaya çalışıyorlar.
Birine “Habur neydi birader?”
diye sorun. Altı oktan girip, patlıcan ve biberden çıktığına ama
Habur’da ne olduğuna dair tek kelime etmediğine şahit
olacaksanız.
Çünkü onlara, “Siz bizi
eleştirenlere Habur, Oslo, Megri diye cevap verin, gerisine
karışmayın” demişler.
Habur dedikleri şey nedir biliyor
musunuz?
Çözüm Süreci’nin başladığı
dönemde Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine Kandil ve Mahmur
Kampı'ndan gelen 34 terörist teslim olmak üzere Habur Sınır
Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı. Herhangi bir silahlı eyleme
katılmadıkları tespit edilen bu teröristler düzenlenen "etkin
pişmanlık" hükümlerinden yararlanacaktı.
Ancak teslim olmaya gelen
PKK’lılar, barış görüşmelerini baltalamak için Habur Sınır
Kapısı’ndan geçerken PKK kıyafetleriyle geldi. Bu girişim üzerine
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, teslim olma sürecini askıya aldığını
açıkladı. Sınırdan giriş yapan teröristlerin bazıları da daha sonra
tutuklanıp hapse atıldı.
Ve enteresandır ki teslim olmaya
gelen bu teröristlerin avukatlığını son dönemlerde PKK’lı
cenazelerinde gözyaşı döken CHP’li Sezgin Tanrıkulu
yapıyordu.
Peki Oslo nedir?
PKK silah bıraksın diye, barış bu
topraklarda yeniden hâkim olsun diye yapılan görüşmelerden
ibarettir Oslo görüşmesi. O görüşmede Millî İstihbarat Teşkilâtı
Başkanı Hakan Fidan, “Biz barış görüşmeleri yaparken
sizin silah depoladığınızı, mühimmat sevkiyatı yaptığınızı
biliyoruz. Silahı bırakın, meşru araçlarla siyaset yapın, daha çok
kabul görürsünüz” demişti.
Ancak bu görüşme
FETÖ tarafından sızdırılmış ve barış görüşmelerine büyük bir
darbe indirilmişti.
Peki Megri dedikleri şey nedir,
onu da anlatayım.
Barış umutlarının iyiden iyiye
filizlendiği dönemde Diyarbakır’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da
katıldığı bir program düzenlenmişti. Barışı destekleyen ve terörü
lanetleyen Mesut Barzani başta olmak üzere pek çok önemli isim bu
etkinliğe katılmıştı.
Ve bu etkinlikte, terör örgütü
PKK’nın ölüm listesinde yer alan Şiwan Perver ile İbrahim Tatlıses
birlikte sahne alıp, “Megri, megri daye
Megri”, yani “Ağlama, ağlama anne,
ağlama” şarkısını seslendirmişti.
Ancak PKK daha sonra, gerek 6-8
Ekim olaylarıyla gerek hendek terörüyle ve gerek terör devleti
kurma girişimleriyle süreci baltalamış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti
de “Madem öyle, gel böyle” diyerek bölgedeki yaklaşık 7 bin
teröristi tek tek avlayıp toprağın altına gömmüştü...
Mesele bundan
ibaret!
Şimdi meseleyi buradan
alıp, “Bir zamanlar siz de bunlarla
beraberdiniz” diyerek HDP ve PKK ile ittifakı meşru
göstermeye çalışıyorlar. Yahu bunları eşeğe anlatsan anlar be
kardeşim. Siz nasıl ve niye anlamıyorsunuz, hayret
ediyorum!
Bak, tane tane
anlatıyorum.
AK Parti “Tamam biz
terörden vazgeçeceğiz” diyenlerle barış görüşmeleri
yaptı. Siz ise “Biz bu ülkeyi
böleceğiz” diyenlerle ittifak yapıyorsunuz. AK
Parti, “Biz sırtımızı PKK’ya
dayadık” diyenleri alıp hapse attı. Siz ise onları
yeniden Meclis’e sokmak için iş birliği yaptınız.
AK Parti 17 yıllık iktidarı
döneminde HDP ile herhangi bir il veya ilçede seçim ittifakı
yapmadı. “Biz HDP’nin adayını desteklemek için şu il
veya ilçeden aday göstermiyoruz” demedi. HDP
de, “Biz Kürdistan’da kazanacağız, Batı’da ise CHP’ye
veya Millet İttifakı’na kaybettireceğiz” gibi bir
açıklamaya imza atmadı.
HDP barajı aştı diye pilav
dağıtan, kutlama ayinleri düzenleyip, “Birlikte iyi
salladık” diyenler AK Partililer
değildi.
Sizdiniz, siz!
AK Parti Kürt seçmenle, siz ise
terör örgütünün bizzat kendisiyle ittifak yapıyorsunuz. AK
Parti “barış” diyenlerle bir arada oldu,
siz ise “terör” diyenlerle bir
aradasınız. AK Parti, “HDP’ye değil, bize oy
verin” diyerek barış vaadinde bulundu. Siz
ise, “Birlikte iş yapalım, ülkeyi beraber
yönetelim” diyerek millete terör vaadinde
bulunuyorsunuz.
AK Parti’nin listelerinde bir tek
teröriste rastlayamazsınız ama sizin listenizde 300 küsur terörist
olduğu belgeleriyle ortaya konuldu.
“AK Parti vakti zamanında
bunlarla beraberdi” mi diyorsun? E, AK Parti bunlarla
beraber olmanın bir hata olduğunu anladı ve hepsini toprağın altına
gömdü ve hatasını düzeltti diyelim.
İyi de birader?
Şimdi sen niye bunlarla
berabersin?
Hem bunlarla bir arada olanları
eleştiriyor, hem de bunlarla iş tutuyorsun, ne iş? Madem çok
şerefli ve madem çok vatanseversin. Şimdi bunlarla beraber olanları
cezalandırsana…
Ha, ama pardon ya!
Siz, “Tayyip gitsin
de PKK bile gelse önemli değil” diyenlerdendiniz
değil mi?
Konuşmalarına dikkat
edin!
Biri, yalan ya da doğru bir cümle
kuruyor. Geride kalanların tamamı bu cümleyi kullanmaya
başlıyor.
Buna dair yüzlerce örnek
verebilirim.
Mesela; Kemal Kılıçdaroğlu,
geçmişte “Saray’da altın klozet
var” yalanı uydurdu. CHP’ye oy verenlerin neredeyse
tamamı bu yalana şek şüphe duymadan inandı ve bu yalan üzerinden
yıllarca kara propaganda yaptı.