Af meselesi ve öğrenci andı tartışması AK Parti ile MHP arasında beklenmedik bir krize neden oldu. Karşılıklı atışmalar ve kırıcı söylemler, Bahçeli'nin "İttifak sona ermiştir" açıklamasıyla son buldu.
Gerçi Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan daha sonra, "Cumhur İttifakı devam ediyor. Yerel seçimde birlikte hareket etmeyeceğiz" dedi demesine ama yapılan açıklamalardan sonra sağlıklı bir ilerleme olmayacağı, Cumhur İttifakı’nın da gelecek günlerde ya da aylarda çatırdayacağı kesin...
Çünkü testi kırıldı bir kere...
Önümüzdeki dönemde Sayın Bahçeli daha önce iki kez yaptığını bir kez daha yapabilir ve ülkeyi erken genel seçime götürecek açıklamayı yapabilir.
Buna hazırlıklı olmak lazım.
Ben gelinen nokta ile izin verirseniz birkaç tespitte bulunmak ve önümüzdeki dönemde neler olabileceğini anlatmak istiyorum.
Beni az çok takip edenler bilir.
Yazarlık hayatımın neredeyse hiçbir döneminde MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli hakkında kem söz söylemedim. Kem söz söyleyenlerin de karşısında oldum, "Bahçeli tuzak kuran değil, oyunbozan adamdır. Onun için öncelik devlettir, vatandır" dediğime milyonlar şahittir.
Bugün yine aynı noktadayım!
Ancak af tartışmasında Sayın Bahçeli'nin durduğu yerin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Şundan dolayı...
Üzerinden yıllar geçmesine rağmen Türkiye hâlâ Rahşan Ecevit'in getirdiği affı hatırlıyor ve tartışıyor. O dönemde de on binlerce uyuşturucu satıcısı ve katil, "kader mahkûmu" denilerek serbest bırakıldı. Serbest kalanlar, pek çok kişinin kanına girdikten sonra yakalandı ve yeniden cezaevine gönderildi.
Geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı haklı buluyorum.
Hiçbir iktidar, uyuşturucu tacirlerini, hırsızları ve katilleri serbest bırakan iktidar olarak anılmak istemez. Saydığım bu azılı kesimlere af getirenler zaten genel itibari ile kendi sonunu getirmiş olur. İdam kararı beklerken, afla karşılaşan millet böyle bir hatayı affetmez!
Gelelim Sayın Bahçeli'nin "ittifak sona ermiştir" açıklamasına...
MHP lideri bugüne kadar ittifakı “devletin bekası” için gerçekleştirdiğini söylüyordu.
Ne dediğini hatırlayalım:
Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyükşehirlerin, İYİ Parti’nin de desteği ile CHP ve HDP’nin eline geçmesinin AK Parti’ye yönelik “güvensizlik oyu” şeklinde algılanabileceğini belirtiyordu.
İktidarın sorgulanmaya başlandığı süreçte bütün kurum ve kurallarıyla yerleştirilmek istenen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin de yara alacağı değerlendirmesini yapıyordu.
"Bu cepheyi şer ittifakına bırakamayız" dediğini bile duymuştuk!
Gelinen noktada Bahçeli'nin bu durumu artık bir tehlike olarak görmediğini anlıyoruz. Belki de "Nereden inceldiyse oradan kopsun" diyordur, bilemiyorum.
Ancak gelinen noktada kopacak olan ip AK Parti'ye ne kadar zarar verir orasını iyi hesap etmeli MHP lideri. Şahsi kanaatim, bu işten AK Parti'nin değil, MHP'nin zararlı çıkacağı yönünde...
MHP'nin neden zararlı çıkacağını somut örnekler üzerinden anlatayım.
Geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı seçiminde AK Parti yüzde 42, MHP ise yüzde 11 civarında oy aldı. Ancak herkes biliyor ki, AK Parti'den giden yüzde 7'lik tepki oyları, MHP çatısı altında toplandı.
İttifakın MHP tarafından bitirilmesi, geçtiğimiz seçimde "kardeş partimiz" diyerek MHP'ye oy veren AK Partililer arasında "MHP bizi yarı yolda bıraktı" hissiyatına neden olabilir.
Bu da beraberinde yeni bir mağduriyet duygusu getirebilir.
Bu durum, MHP'nin oylarının önümüzdeki seçimlerde yüzde 4-5 seviyelerine düşmesine, AK Parti'nin oylarının ise yüzde 46-47 seviyelerine fırlamasına neden olabilir.
Kaldı ki Cumhur İttifakı'nın yürütülmesi konusunda AK Parti, MHP'ye mecbur ya da mahkûm değil. Önünde değerlendirebileceği bir İYİ Parti seçeneği var. Meral Akşener'in böyle bir ittifaka sıcak bakacağını da hepimiz az çok tahmin ediyoruz.
Yani demem o ki...
MHP liderinin bu tabloyu görüp ona göre hareket etmesi hem ülke için hem de MHP için en doğru seçenek olur. Aksi bir durumda MHP tahmin edemeyeceğimiz noktalara geriler.
Hadi AK Parti ittifakın bozulması sonucu kaybetti ve iktidardan düştü diyelim. Hatta bir adım daha öne gidelim ve CHP-HDP ve İYİ Parti ittifakının kazanacağını varsayalım.
Böyle bir durumda ne olacağını şimdiden söyleyeyim.
Türkiye böyle bir ortamda Sayın Devlet Bahçeli’nin bahsini ettiği "kader mahkûmlarının" değil, Abdullah Öcalan ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere diğer PKK’lı ve FETÖ’cü teröristlerin serbest bırakılmasını tartışır.
İttifakı bozan bunu göze almalı!..
Gerçi Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan daha sonra, "Cumhur İttifakı devam ediyor. Yerel seçimde birlikte hareket etmeyeceğiz" dedi demesine ama yapılan açıklamalardan sonra sağlıklı bir ilerleme olmayacağı, Cumhur İttifakı’nın da gelecek günlerde ya da aylarda çatırdayacağı kesin...
Çünkü testi kırıldı bir kere...
Önümüzdeki dönemde Sayın Bahçeli daha önce iki kez yaptığını bir kez daha yapabilir ve ülkeyi erken genel seçime götürecek açıklamayı yapabilir.
Buna hazırlıklı olmak lazım.
Ben gelinen nokta ile izin verirseniz birkaç tespitte bulunmak ve önümüzdeki dönemde neler olabileceğini anlatmak istiyorum.
Beni az çok takip edenler bilir.
Yazarlık hayatımın neredeyse hiçbir döneminde MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli hakkında kem söz söylemedim. Kem söz söyleyenlerin de karşısında oldum, "Bahçeli tuzak kuran değil, oyunbozan adamdır. Onun için öncelik devlettir, vatandır" dediğime milyonlar şahittir.
Bugün yine aynı noktadayım!
Ancak af tartışmasında Sayın Bahçeli'nin durduğu yerin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Şundan dolayı...
Üzerinden yıllar geçmesine rağmen Türkiye hâlâ Rahşan Ecevit'in getirdiği affı hatırlıyor ve tartışıyor. O dönemde de on binlerce uyuşturucu satıcısı ve katil, "kader mahkûmu" denilerek serbest bırakıldı. Serbest kalanlar, pek çok kişinin kanına girdikten sonra yakalandı ve yeniden cezaevine gönderildi.
Geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı haklı buluyorum.
Hiçbir iktidar, uyuşturucu tacirlerini, hırsızları ve katilleri serbest bırakan iktidar olarak anılmak istemez. Saydığım bu azılı kesimlere af getirenler zaten genel itibari ile kendi sonunu getirmiş olur. İdam kararı beklerken, afla karşılaşan millet böyle bir hatayı affetmez!
Gelelim Sayın Bahçeli'nin "ittifak sona ermiştir" açıklamasına...
MHP lideri bugüne kadar ittifakı “devletin bekası” için gerçekleştirdiğini söylüyordu.
Ne dediğini hatırlayalım:
Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyükşehirlerin, İYİ Parti’nin de desteği ile CHP ve HDP’nin eline geçmesinin AK Parti’ye yönelik “güvensizlik oyu” şeklinde algılanabileceğini belirtiyordu.
İktidarın sorgulanmaya başlandığı süreçte bütün kurum ve kurallarıyla yerleştirilmek istenen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin de yara alacağı değerlendirmesini yapıyordu.
"Bu cepheyi şer ittifakına bırakamayız" dediğini bile duymuştuk!
Gelinen noktada Bahçeli'nin bu durumu artık bir tehlike olarak görmediğini anlıyoruz. Belki de "Nereden inceldiyse oradan kopsun" diyordur, bilemiyorum.
Ancak gelinen noktada kopacak olan ip AK Parti'ye ne kadar zarar verir orasını iyi hesap etmeli MHP lideri. Şahsi kanaatim, bu işten AK Parti'nin değil, MHP'nin zararlı çıkacağı yönünde...
MHP'nin neden zararlı çıkacağını somut örnekler üzerinden anlatayım.
Geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı seçiminde AK Parti yüzde 42, MHP ise yüzde 11 civarında oy aldı. Ancak herkes biliyor ki, AK Parti'den giden yüzde 7'lik tepki oyları, MHP çatısı altında toplandı.
İttifakın MHP tarafından bitirilmesi, geçtiğimiz seçimde "kardeş partimiz" diyerek MHP'ye oy veren AK Partililer arasında "MHP bizi yarı yolda bıraktı" hissiyatına neden olabilir.
Bu da beraberinde yeni bir mağduriyet duygusu getirebilir.
Bu durum, MHP'nin oylarının önümüzdeki seçimlerde yüzde 4-5 seviyelerine düşmesine, AK Parti'nin oylarının ise yüzde 46-47 seviyelerine fırlamasına neden olabilir.
Kaldı ki Cumhur İttifakı'nın yürütülmesi konusunda AK Parti, MHP'ye mecbur ya da mahkûm değil. Önünde değerlendirebileceği bir İYİ Parti seçeneği var. Meral Akşener'in böyle bir ittifaka sıcak bakacağını da hepimiz az çok tahmin ediyoruz.
Yani demem o ki...
MHP liderinin bu tabloyu görüp ona göre hareket etmesi hem ülke için hem de MHP için en doğru seçenek olur. Aksi bir durumda MHP tahmin edemeyeceğimiz noktalara geriler.
Hadi AK Parti ittifakın bozulması sonucu kaybetti ve iktidardan düştü diyelim. Hatta bir adım daha öne gidelim ve CHP-HDP ve İYİ Parti ittifakının kazanacağını varsayalım.
Böyle bir durumda ne olacağını şimdiden söyleyeyim.
Türkiye böyle bir ortamda Sayın Devlet Bahçeli’nin bahsini ettiği "kader mahkûmlarının" değil, Abdullah Öcalan ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere diğer PKK’lı ve FETÖ’cü teröristlerin serbest bırakılmasını tartışır.
İttifakı bozan bunu göze almalı!..