Gazeteciler Kemal Kılıçdaroğlu'na
mikrofon uzatıp soruyor: "Olağanüstü kurultay
isteyenler yeterli sayıya ulaşacak mı? İmza tartışması var. Neler
söyleyeceksiniz?"
Muhteremin verdiği
cevap:
"Allah aşkına Türkiye'nin
gündemi ne? Türkiye'nin gündemine bir bakmamız lazım. İnsanlar
hapishanelerde tutuluyor. Yargı eliyle yargısız infazlar yapılıyor.
Ekonomi perişan vaziyette. İnsanlar geçim derdinde. Birileri koltuk
derdinde, olacak şey değil. Gündem farklı bir gündem. Türkiye’nin
gündemine kilitlenmemiz lazım."
Önceki gün TV izlerken gözüme bir
haber ilişti.
Adamın biri, vatandaşı dolandırıp
iki buçuk milyon lira vurgun yapmış. Yapmış ama kaçamamış, polise
paçayı kaptırmış.
Muhabirler
kendisine, "Yüzlerce insanı dolandırdığınız
söyleniyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?" diye
soruyor.
Dolandırıcı, Kemal
Kılıçdaroğlu'ndan ilham almış olacak ki şu cümleyi
kuruyor:
"Kardeşim patatesin
tanesi 4 liraya yükselmiş, vatandaş aç, vatandaş perişan. İnsanlar
açlıktan, işsizlikten dolayı intihar ediyor. Esnaf kepenk
kapatırken, siz gelmişsiniz ne soruyorsunuz!"
Konuya mizah duygusuyla
yaklaştığım için beni yadırgamayın. Durum gerçekten böyle
çünkü.
Seçimin üzerinden tam bir ay bir
gün geçti.
Ve tam bir ay bir gündür CHP'de
kurultaydan, imzadan başka bir şey konuşulmuyor. İşin ilginç
tarafı, 90 yıllık parti bir aydır delegelerden toplanan imzaları
sayamıyor.
Parti adına konuşan biri
çıkıp "430" diyor. Hemen yanında duran
diğer adam "470" diyor. Onun yanında
duran diğer adam ise "530'u buldu ama 634'ü
asla bulamazlar" diye açıklama
yapıyor.
İmza toplayanlar da onlardan
farklı değil.
600 diyeni de var, 615 diyeni de.
Onlara göre kurultay kesinlikle yapılacak, CHP'de yeni bir dönem
başlayacak.
Kavga parti içi olunca, suçu
Anadolu Ajansı'na da atamıyorlar.
"Ne olursa
olsun sandıkları terk etmeyin. Bunlara oy
çaldırmayın" diyemiyorlar.
"Biz de ayrı bir sistem
kurduk. Oradan bize gelecek verileri anbean açıklayacağız. Hatta
Anadolu Ajansı bile bizi takip etmek zorunda
kalacak" diyemiyorlar.
"Efendim Anadolu
Ajansı manipülasyon yaparak öncelikli olarak Muharrem
İnce'nin oy topladığı bölgeleri sayıyor. Bu nedenle de topladığı
imzaları fazla gösteriyor. Bunlara inanmayın sakın, bizim
oylarımız önde" diyecek hâlleri yok ya…
Muharrem İnce de
suspus!
Seçim gecesi "Avukat
arkadaşlarım cübbelerini arabada taşısın. Kendilerini her an
Yüksek Seçim Kurulu'nun önüne çağırabilirim. Ben de orada
nöbet tutacağım" diyen İnce'nin yerinde yeller
esiyor.
"Bütün arkadaşlarımı
noterlerin önüne çağırıyorum. Ben de CHP'nin önünde
nöbetteyim" diyecek hâli yok ya
garibimin…
Sahi ya!
Niye sesi çıkmıyor Muharrem
İnce'nin? Kaç gündür ortalıklarda görünmüyor. Tıpkı seçim
gecesinde olduğu gibi arada bir twitter'dan bir mesaj atıp yine yok
oluyor.
Bir tuhaflık var!
Bizim bildiğimiz Muharrem İnce
böyle davranmazdı. Ne yapar eder, ekran karşısına
çıkardı.
Yahu yine tehdit edilmiş, hatta
kaçırılmış olmasın? Albaylar eşini rehin almış,
kendisine "Çekilmezsen ortalık kan gölüne
döner" demiş olmasın?
Muharrem Bey...
Büründüğünüz sessizlik, taraftar
kitlenizi derin endişelere sevk ediyor. Neredesiniz, neden
suskunsunuz Muharrem Bey?
Şayet ekran karşısına çıkmayı
düşünüyorsanız bunu önceden haber verin.
Yapacağınız ilk basın
toplantısında sol gözünüzü iki kere kırpın. Üç kez art
arda “Tamam, tamam, tamam” deyin. Ya da
Tatanka kitabınızdan “Leylek
bacaklım” mısralarını okuyun.
O da olmazsa, sol elinizin işaret
parmağını, burnunuzun sağ deliğine iki kere sokup
çıkarın.
Şizofrenler gelip sizi
Kılıçdaroğlu diktatörünün elinden kurtaracak!