Yani yaşadığımız son depremdeki
hâlimiz ortada. Tek bir bina yıkılmamasına rağmen büyük bir kaosun
içine düştük. GSM şirketleri çöktü, yakınlarımıza
ulaşamadık.
Yıkım olmamasına rağmen
İstanbul'da trafik korkunç bir keşmekeşe dönüştü. Gündelik hayatta
bir saat içinde katettiğimiz yolu 3-4 saate
gidebildik.
Altını çizerek söylüyorum,
bütün bunları yıkım olmadığı hâlde yaşadık. Depremin şiddeti 7 ve
üstü olsaydı hâlimiz ne olurdu acaba diye düşünün
artık.
Yalnız burada dikkatimi çeken
bir başka şey var. Depremin ardından gerek devlet yetkilileri
gerekse ekranlara akın eden deprem uzmanları meseleye dair çok
yüzeysel açıklamalar yapıyor.
Deprem gününden bu yana
üzerinde en çok durduğumuz iki mesele var.
Bunlardan biri toplanma alanları...
Bu konuda biri çıkıp, "Toplanma alanlarına AVM yapmışlar" diye konuşuyor. Diğeri "Yalan söylemeyin toplanma alanları olduğu gibi duruyor" diye beyanat veriyor.
Diğer konu ise deprem konulu toplantıya kimin çağrılıp çağrılmadığı...
Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum. Bu noktada Türkiye “iki ayrı devlet”miş gibi sarsıcı ve dehşet verici bir durumla karşı karşıyayız.
Biri AKOM'da kendi ekibini topluyor, kendi partisinin genel başkanını çağırıp kamuoyuna açıklama yapıyor. Devleti yöneten kesim ise başka bir noktada devlet kademeleri ile oturup başka bir çalışma yapıyor.
Bunlardan biri toplanma alanları...
Bu konuda biri çıkıp, "Toplanma alanlarına AVM yapmışlar" diye konuşuyor. Diğeri "Yalan söylemeyin toplanma alanları olduğu gibi duruyor" diye beyanat veriyor.
Diğer konu ise deprem konulu toplantıya kimin çağrılıp çağrılmadığı...
Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum. Bu noktada Türkiye “iki ayrı devlet”miş gibi sarsıcı ve dehşet verici bir durumla karşı karşıyayız.
Biri AKOM'da kendi ekibini topluyor, kendi partisinin genel başkanını çağırıp kamuoyuna açıklama yapıyor. Devleti yöneten kesim ise başka bir noktada devlet kademeleri ile oturup başka bir çalışma yapıyor.