Geçmişte Bülent Arınç ile Melih Gökçek arasında yaşanan tartışmanın AK Parti'ye neler kaybettirdiğini hepimiz az çok biliyoruz.
Üzerinden yıllar geçti lakin Arınç'ın, "Parsel parsel sattı" cümlesi hâlen dillerde ve her konuşmada AK Parti'yi savunanların yüzüne çarpılıyor.
Daha o zaman söylemiştim.
Yedi cihan toplansa, bu sözlerin AK Parti'ye verdiği zararı veremezdi. Şimdi yeni ve yine gereksiz bir tartışmanın içinde bulduk kendimizi...
Tartışmanın konusu, MHP'nin Ankara adaylığı için Melih Gökçek'i düşünmesi...
Bu durum, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı'ya soruluyor. Yazıcı bu soruyu gayet kibar bir şekilde geçiştirmek yerine, âdeta bir patlama yaşarcasına döktürmeye başlıyor.
Bakın ne diyor:
"Sözünü ettiğiniz kişi, bizim partimizde belediye başkanlığı yaptı. Genel Başkanımız görevini bırakmasını istedi. Melih Gökçek iş olsun diye görevden alınmadı!"
Siz bu sözlerden nasıl bir anlam çıkarırsınız?
Melih Gökçek'in çok büyük bir suça bulaştığını, yolsuzluk ya da FETÖ ile iş birliği yaptığını düşünürsünüz değil mi? Peki kamuoyunda böyle bir hissiyat oluşturmak, AK Parti'den başka kime zarar verir?
Bağışlayın ama...
Adama dönüp, "Madem iş olsun diye görevden alınmadı, o zaman işlediği suçları açıkla" derler! Hatta, "Suça bulaşmanın bedeli görevden almak mıdır kardeşim?" diye sorarlar.
Madem Melih Gökçek bir suça bulaştı, o zaman neden bu suçun hesabını adalet karşısında vermiyor? Yok eğer suç işlemediyse, neden televizyon ekranlarında ve canlı yayınlarda adamı töhmet altında bırakıyorsunuz?
Melih Gökçek kendisi hakkındaki bu sözlerin altında kalmıyor doğal olarak. Sabır çeke çeke ama aynı zamanda isyan edercesine cevap veriyor Hayati Yazıcı'ya:
"Davama zarar vermemek için susmaya devam ediyorum. Benim kamuoyunun önüne çıkamayacak bir suçum varsa ve açıklamazsan namertsin. Hadi yiğitsen devam et. Sabrımı taşırma. Vallahi tozunu atarım" diye meydan okuyor.
Hadi verin bakalım cevabını şimdi!
"Sen şu suçları işledin, şu yolsuzluklara bulaştın, şu illegal yapılarla iş birliği yaptın" deyiverin diyebiliyorsanız.
Adam çıkmış, "Bana MHP kanadından gelen bir teklif yok. Teklif gelse dahi ben AK Partiliyim ve davamı satacak adam değilim" diye açıklama yapmış. Üstüne gitmenin, kışkırtmaya çalışmanın, yeni ve gereksiz bir kavgaya sebep olmanın ne anlamı var?
Yazık, vallahi çok yazık!
Yaşadıklarımızdan ders çıkaramadık, çıkaramıyoruz. Yani şöyle bir dönüp karşımızdakilere bakın lütfen!
Bir yanda FETÖ, diğer yanda HDP ve PKK, bir diğer yanda CHP, beri yanda İYİ Parti, Saadet ve diğerleri... Ne yapıyorlar, nasıl davranıyorlar görüyor musunuz?
Hepsi etle tırnak gibi...
Biri diğerinin aleyhinde tek kelime etmiyor. Hepsi bir tek adamları harcanmasın diye mücadele ediyor.
Yahu “Atatürk'ün partisi” dediğimiz CHP, terörist cenazesine giden, teröriste aleni bir şekilde destek veren, göstere göstere vatan ve millet düşmanlığı yapan adamlarına bile ölümüne sahip çıkıyor be kardeşim!
Vatan ve millet düşmanı Can Dündar için, Can Dündar'la birlikte bu ülkeye ihanet eden Enis Berberoğlu için, "Türkiye savaşa girerse İran'ın saflarında yer alırım" diyen, "Türkiye sarin gazı üretiyor" diyen hain Eren Erdem için ne yaptıklarını gördünüz değil mi?
Kobani’nin faili, Yasin Börü'nün katili Selahattin Demirtaş'a, sırtını PKK'ya dayayan Figen Yüksekdağ'a, PKK'ya silah ve eleman götürürken suçüstü yakalanan diğer PKK yardakçılarına nasıl sahip çıktıklarını gördünüz değil mi?
Bir de AK Parti'ye bakın!
Herkes birbirinin paçasından tutmuş aşağı çekmeye çalışıyor. Herkes birbirini harcamanın planlarını yapıyor. Gözüne kestirdiği kurbanını "FETÖ'cü, yalancı, hırsız, arsız” iftiralarıyla bertaraf eden edene...
Yahu sizin hangi adamınız Selahattin Demirtaş'tan, Figen Yüksekdağ'dan, Can Dündar'dan, Enis Berberoğlu'ndan, Eren Erdem'den ve Sezgin Tanrıkulu'ndan daha kötü kardeşim?
Hangisi bunlardan daha kötü bir söyleyin Allah aşkına yahu?
Melih Gökçek Beşiktaş'ın, Ataşehir'in görevden alınan belediye başkanlarından çok mu daha kötü. CHP onlar hakkında tek kelime ediyor mu ki biz Melih Gökçek'i yerin dibine sokmaya çalışıyoruz.
Yani aklımızın başına gelmesi için illa bu dava bayrağının yere düşmesi, CHP-HDP ittifakının işbaşına gelmesi mi gerekiyor?
Üzerinden yıllar geçti lakin Arınç'ın, "Parsel parsel sattı" cümlesi hâlen dillerde ve her konuşmada AK Parti'yi savunanların yüzüne çarpılıyor.
Daha o zaman söylemiştim.
Yedi cihan toplansa, bu sözlerin AK Parti'ye verdiği zararı veremezdi. Şimdi yeni ve yine gereksiz bir tartışmanın içinde bulduk kendimizi...
Tartışmanın konusu, MHP'nin Ankara adaylığı için Melih Gökçek'i düşünmesi...
Bu durum, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı'ya soruluyor. Yazıcı bu soruyu gayet kibar bir şekilde geçiştirmek yerine, âdeta bir patlama yaşarcasına döktürmeye başlıyor.
Bakın ne diyor:
"Sözünü ettiğiniz kişi, bizim partimizde belediye başkanlığı yaptı. Genel Başkanımız görevini bırakmasını istedi. Melih Gökçek iş olsun diye görevden alınmadı!"
Siz bu sözlerden nasıl bir anlam çıkarırsınız?
Melih Gökçek'in çok büyük bir suça bulaştığını, yolsuzluk ya da FETÖ ile iş birliği yaptığını düşünürsünüz değil mi? Peki kamuoyunda böyle bir hissiyat oluşturmak, AK Parti'den başka kime zarar verir?
Bağışlayın ama...
Adama dönüp, "Madem iş olsun diye görevden alınmadı, o zaman işlediği suçları açıkla" derler! Hatta, "Suça bulaşmanın bedeli görevden almak mıdır kardeşim?" diye sorarlar.
Madem Melih Gökçek bir suça bulaştı, o zaman neden bu suçun hesabını adalet karşısında vermiyor? Yok eğer suç işlemediyse, neden televizyon ekranlarında ve canlı yayınlarda adamı töhmet altında bırakıyorsunuz?
Melih Gökçek kendisi hakkındaki bu sözlerin altında kalmıyor doğal olarak. Sabır çeke çeke ama aynı zamanda isyan edercesine cevap veriyor Hayati Yazıcı'ya:
"Davama zarar vermemek için susmaya devam ediyorum. Benim kamuoyunun önüne çıkamayacak bir suçum varsa ve açıklamazsan namertsin. Hadi yiğitsen devam et. Sabrımı taşırma. Vallahi tozunu atarım" diye meydan okuyor.
Hadi verin bakalım cevabını şimdi!
"Sen şu suçları işledin, şu yolsuzluklara bulaştın, şu illegal yapılarla iş birliği yaptın" deyiverin diyebiliyorsanız.
Adam çıkmış, "Bana MHP kanadından gelen bir teklif yok. Teklif gelse dahi ben AK Partiliyim ve davamı satacak adam değilim" diye açıklama yapmış. Üstüne gitmenin, kışkırtmaya çalışmanın, yeni ve gereksiz bir kavgaya sebep olmanın ne anlamı var?
Yazık, vallahi çok yazık!
Yaşadıklarımızdan ders çıkaramadık, çıkaramıyoruz. Yani şöyle bir dönüp karşımızdakilere bakın lütfen!
Bir yanda FETÖ, diğer yanda HDP ve PKK, bir diğer yanda CHP, beri yanda İYİ Parti, Saadet ve diğerleri... Ne yapıyorlar, nasıl davranıyorlar görüyor musunuz?
Hepsi etle tırnak gibi...
Biri diğerinin aleyhinde tek kelime etmiyor. Hepsi bir tek adamları harcanmasın diye mücadele ediyor.
Yahu “Atatürk'ün partisi” dediğimiz CHP, terörist cenazesine giden, teröriste aleni bir şekilde destek veren, göstere göstere vatan ve millet düşmanlığı yapan adamlarına bile ölümüne sahip çıkıyor be kardeşim!
Vatan ve millet düşmanı Can Dündar için, Can Dündar'la birlikte bu ülkeye ihanet eden Enis Berberoğlu için, "Türkiye savaşa girerse İran'ın saflarında yer alırım" diyen, "Türkiye sarin gazı üretiyor" diyen hain Eren Erdem için ne yaptıklarını gördünüz değil mi?
Kobani’nin faili, Yasin Börü'nün katili Selahattin Demirtaş'a, sırtını PKK'ya dayayan Figen Yüksekdağ'a, PKK'ya silah ve eleman götürürken suçüstü yakalanan diğer PKK yardakçılarına nasıl sahip çıktıklarını gördünüz değil mi?
Bir de AK Parti'ye bakın!
Herkes birbirinin paçasından tutmuş aşağı çekmeye çalışıyor. Herkes birbirini harcamanın planlarını yapıyor. Gözüne kestirdiği kurbanını "FETÖ'cü, yalancı, hırsız, arsız” iftiralarıyla bertaraf eden edene...
Yahu sizin hangi adamınız Selahattin Demirtaş'tan, Figen Yüksekdağ'dan, Can Dündar'dan, Enis Berberoğlu'ndan, Eren Erdem'den ve Sezgin Tanrıkulu'ndan daha kötü kardeşim?
Hangisi bunlardan daha kötü bir söyleyin Allah aşkına yahu?
Melih Gökçek Beşiktaş'ın, Ataşehir'in görevden alınan belediye başkanlarından çok mu daha kötü. CHP onlar hakkında tek kelime ediyor mu ki biz Melih Gökçek'i yerin dibine sokmaya çalışıyoruz.
Yani aklımızın başına gelmesi için illa bu dava bayrağının yere düşmesi, CHP-HDP ittifakının işbaşına gelmesi mi gerekiyor?