Daha temel atma töreninde bile büyük tartışmalara ve dahi kavgalara neden olan Türkiye'nin yeni havaalanı nihayet açılıyor.
Kimileri Avrupa'nın, kimileri ise dünyanın en büyük havaalanı olduğunu söylüyor. Kimileri ekonomik yönüyle Türkiye'nin cari açığını azaltacağını, kimileri ise ülkenin ekonomik bütçesine yeni yük getireceğini iddia ediyor.
Bunların konuşulması zarar değil, yarar getirir.
Netice itibari ile kamuoyu, yapılan hizmetin ekonomik ve sosyal boyutunu bu tür tartışmalar sayesinde öğrenebiliyor.
Gerçek olan şu ki bu dev eser, gelecek nesillere yapılmış en büyük yatırım olarak yerini alacak. Bu yatırım Türkiye'ye yılda 8 milyar avro kazandıracak. En az 250 bin kişiye iş sağlayacak, uzun vadede yılda 200 milyon yolcuyu ağırlayacak.
Bunun olup olmayacağı zaman içinde bazı dengeler oturduktan sonra sağlanacak. Bu dengelerin nasıl sağlanacağı da ayrı bir tartışma konusu olabilir.
Ancak meseleyi çok daha sığ, çok daha basit, daha magazinsel ele alanlar oluyor ve ne yazık ki onların dile getirdiği abuk subuk gerekçeler daha çok dikkat çekiyor.
Mesela birileri, "Büyük borç karşılığında yapıldı" diyor. Ne kadar borçlanıldığı konusunda en küçük bir detay yok. Birileri, "Burası zarar edecek ve parası bizim cebimizden çıkacak" diye bile bile yalan söylüyor.
Dediğim gibi, maalesef bunların söylemleri daha çok dikkat çekiyor ve Türkiye'nin, Türk milletinin gururu olan dev eser bu sığ iddiaların gölgesinde kalıyor.
Gerçi ben bu tipleri tanırım.
Bunlar Marmaray'ın açılışında da aynı tartışmaları başlatmıştı. Hatta en okumuş profesörleri, "Marmaray'ı beğenmedim çünkü geçerken balıkları göremiyoruz" demişti.
Saatte yüz kilometre hızla giden, Asya Yakası'ndan Avrupa Yakası'na 6 dakikada ulaşan bir trenin geçtiği güzergâhta balık görmek isteyen bu zihniyetin yeni havaalanına burun kıvırması gayet doğal...
Biz onları es geçip, tartışmanın fayda sağlayacak yönlerine bakalım.
Yeni havaalanı ile ilgili en çok tartışılan konu başlıklarından biri de isminin ne olacağı...
Kimileri Recep Tayyip Erdoğan isminin yakışacağını söylüyor. Kimileri İstanbul Havaalanı olmasını istiyor. Ciddi bir kesim, Atatürk isminde ısrar ediyor. Yine ciddi bir kesim Abdülhamid Han ve Mevlana isimlerinin konulması gerektiği yönünde görüş bildiriyor.
Ben bu isimlerin hiçbirine itiraz etmiyorum!
Hatta Recep Tayyip Erdoğan isminin verilmemesi gerektiğini dahi söyleyebilirim. Çünkü isminin bir yere verilmesinin Recep Tayyip Erdoğan'ı büyüteceğini düşünmüyorum.
Zira, kendisi zaten koca İslam dünyasının kalbinde ve duasında. Yani olabilecek en yüce, en güzel yerde...
Bir duvarın üzerinde ismi olsa ne olmasa ne!
Diğer isimlere de gerçekten itiraz etmiyorum. Atatürk, Abdülhamid ya da İstanbul isminin konulmasına da gönülden evet derim, çünkü hepsi bu ülkenin gerçeği ve değeri...
Ancak samimi duygumu soracak olursanız, Mevlana isminin konulmasını çok istiyorum. Yani hiç kimsenin üzerinde tartışmayacağı aksine herkesin gönülden kabul edeceği bir isim olduğu için istiyorum.
Bizim mahallenin sakinlerini kızdıracağımı biliyorum ama yine de söyleyeyim. Atatürk isminin yeni havaalanına verilmesi bence çok şık bir davranış olur.
İki nedeni var!
Birincisi, kapatılacak olan havaalanının adının buraya taşınması zarif bir yaklaşım olur. İkincisi ise ülkenin ayrıştırıldığı iddia edilen tüm kesimlerinin bir konuda olsun anlaştığının simgesi olmuş olur.
Şahit olduğum bir meseleyi anlatarak yazıyı sonlandırayım.
Kanuni Sultan Süleyman, Kudüs Yafa kapısının üzerine “Lâ ilâhe illallah, İbrahim Halîlullah” yazdırmıştı.
Sebebi neydi biliyor musunuz?
Çünkü Osmanlı Devleti’nde hoşgörü ve özgürlük, devletin gücüyle doğru orantılı yürüyordu. Devlet güçlendikçe, diğer kesimlere gösterilen hoşgörünün seviyesi de artıyordu.
AK Parti de bunu pekâlâ yapabilir ve bence yapmalı da!..