Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak ilan edilmesi malumun ilamı oldu. Taa Başbakanlığı döneminde İstanbul’a aday gösterileceği konuşuluyordu zaten.
İstanbul, Binali Yıldırım gibi efsane bir ismi, Binali Yıldırım da İstanbul gibi rüya bir kenti idare etmeyi hak ediyordu. İstanbul’un en büyük sorunu ulaşım olduğuna göre, ulaşım konusunda Türkiye’ye çağ atlatan bir ismin aday gösterilmesi çok doğru bir karar oldu.
Binali Yıldırım için kullandığım “efsane” tabiri bazılarına abartılı gelebilir ancak değil, gerçekten değil.
Yapmadığı iş kalmadı, “yapamadı” denilecek bir işi de olmadı.
İDO yönetimi, milletvekilliği, Ulaştırma Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Danışmanlığı, Başbakanlık ve son olarak Meclis Başkanlığı da dâhil olmak üzere oturmadığı koltuk kalmadı. Bütün bu makamlara talip olmadığı gibi, aşağı ya da yukarı hesabı yapmadan verilen hiçbir görevden de kaçmadı.
Bütün bu makamlarda oturduktan sonra İstanbul’a talip olmak herkesin göze alabileceği bir şey değildi.
Hele hele karşısına tam bir şer ittifakı çıkmışken…
Ama bunu da başaracak!
Çok büyük aksilik olmazsa 1 Nisan sabahından itibaren İstanbul’da Binali Yıldırım dönemi başlamış olacak. En başından beri söylüyorum. CHP’li hiçbir adayın Binali Yıldırım karşısında şansı yok.
Hele Ekrem İmamoğlu’nun hiç yok!
Bakmayın siz birilerinin şimdiden gaza galeyana gelip “Ekrem İmamoğlu kazanacak” diye bağırdığına... Seçimler öncesi hile yaptığını açıkça ilan eden anket şirketleri sayesinde “kazandık, kazanıyoruz, ahan da geliyoruz” diye rüzgâr yapan CHP’lilerin, seçim sonrası ölü taklidi yaptığına bir kez daha şahit olacağız.
Binali Yıldırım aylar süren çalışmalar sonunda çalışacağı ekibi de seçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu ekip çalışmasına gerekli desteği vererek dün hepsini tek tek sahneye davet etti.
AK Parti teşkilatlarına düşen, Cumhurbaşkanı’nın ismini açıkladığı adaylara sınırsız destek verip o adayın kazanabilmesi için dur durak bilmeden çalışmak...
Seçmen cephesinden bakacak olursak, ilçe adayları arasında övülen de var eleştirilen de…
Bu tür eleştiriler hep olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Gönlünden geçen ismin aday gösterilmemesine sinirlenen seçmen kitlesi oldum olası kızgınlığını dile getirmiştir.
Bu tür eleştirisi olanların bundan sonra kendi partisinin adayı ile rakip partinin adayı arasında tercih yapması gerekecek. Yani ya CHP’nin HDP ve İYİ Parti destekli adayına oy verecek ya da seçimleri boykot edecek ve sandığa gitmeyecek.
AK Parti teşkilatlarının işi bu kez çok daha zor.
Şu veya bu nedenle AK Parti’ye kırılan veya kızan böylesi bir seçmen kitlesini ikna etmeye çalışacaklar çünkü…
Bu arada daldan dala atlamış gibi olmayayım ama epeydir dikkatimi çeken bir şeyi sizinle paylaşma gereği duyuyorum.
Yaptıklarıyla AK Parti’nin gözden düşmesine neden olanların ne yaptığını ya da ne yapmadığını takip ediyorsunuz değil mi? Dava için değil, makam için bu partide olduklarını da güzel gösteriyorlar!
Misal, Kadir Topbaş…
İstifa ederken, “Ben bu partiye bundan sonra da destek vereceğim” diyen ama bugüne kadar kılını kıpırdatmayan Kadir Topbaş ne hikmetse geçtiğimiz hafta ortaya çıktı.
Nerede?
CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nun yanı başında…
Kurulduğu koltukta AK Parti’ye ne kadar zarar verdiğini anlatmak yerine, AK Parti’nin kendisine nasıl haksızlık yaptığını anlatıp durdu. Ekrem İmamoğlu’na, “Şunların elinden belediyeyi al” diye yalvarmadığı kaldı eskilerin Kadir Abi’si…
Bursa’da da bir Recep Altepe vardı hatırlarsanız.
Her yerde, “Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın asker arkadaşı, dava ve yol arkadaşıyım” diye övünür dururdu. İstifası istenip koltuk altından alınınca âdeta sırra kadem bastı.
Allah aşkına, dönüp bir de Melih Gökçek’e bakın!
Sanki hâlâ belediye başkanıymış gibi çalışıp çabalıyor. Eski yol arkadaşlarından bazılarının kendisine yönelik haksız saldırılarına rağmen davasından ve Erdoğan’dan vazgeçmeyi aklının ucundan geçirmiyor.
Bakmayın siz Mehmet Özhaseki ile ilgili destek mesajlarını sildiğine…
Seçim günü yaklaştığında onu, tıpkı Gezi olaylarında olduğu gibi, tıpkı 15 Temmuz gecesi olduğu gibi yine ve yeniden mücadele ederken göreceksiniz.
Ankara’da hâlâ yüzde 10-15 aralığında oy potansiyeli olan Melih Gökçek’in partisine yapacağı katkıyı kimse göz ardı edemez. Mehmet Özhaseki de kadim dostu Melih Gökçek’ten uzak durmaz, duramaz! Her iki isim de laf getirip götürerek arayı açmak isteyenlerin oyununa gelmeyecek bir siyasi tecrübeye sahip.
Neyse, biz İstanbul’a geri dönelim...
Dediğim gibi, Binali Yıldırım koordineli çalışacağına inandığı isimlerden kurulu bir ekip oluşturdu İstanbul için. Önümüzdeki günlerde İstanbul’la ilgili projelerini açıklamaya başladığı andan itibaren rakipleriyle aradaki puan farkını açacağına inanıyorum.
Ancak AK Parti’nin bu seçimlerde Esenyurt, Gaziosmanpaşa, Beyoğlu, Çekmeköy ve Sancaktepe’de çok özel çalışmalar yapması gerekiyor. Özellikle muhafazakâr Kürt seçmen üzerinde etkili olacak, onları kazanmaya yönelik çalışmalardan bahsediyorum.
Çünkü CHP ve HDP İstanbul’da bu yönde bazı ciddi çalışmalar yapacak.
İstanbul, Binali Yıldırım gibi efsane bir ismi, Binali Yıldırım da İstanbul gibi rüya bir kenti idare etmeyi hak ediyordu. İstanbul’un en büyük sorunu ulaşım olduğuna göre, ulaşım konusunda Türkiye’ye çağ atlatan bir ismin aday gösterilmesi çok doğru bir karar oldu.
Binali Yıldırım için kullandığım “efsane” tabiri bazılarına abartılı gelebilir ancak değil, gerçekten değil.
Yapmadığı iş kalmadı, “yapamadı” denilecek bir işi de olmadı.
İDO yönetimi, milletvekilliği, Ulaştırma Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Danışmanlığı, Başbakanlık ve son olarak Meclis Başkanlığı da dâhil olmak üzere oturmadığı koltuk kalmadı. Bütün bu makamlara talip olmadığı gibi, aşağı ya da yukarı hesabı yapmadan verilen hiçbir görevden de kaçmadı.
Bütün bu makamlarda oturduktan sonra İstanbul’a talip olmak herkesin göze alabileceği bir şey değildi.
Hele hele karşısına tam bir şer ittifakı çıkmışken…
Ama bunu da başaracak!
Çok büyük aksilik olmazsa 1 Nisan sabahından itibaren İstanbul’da Binali Yıldırım dönemi başlamış olacak. En başından beri söylüyorum. CHP’li hiçbir adayın Binali Yıldırım karşısında şansı yok.
Hele Ekrem İmamoğlu’nun hiç yok!
Bakmayın siz birilerinin şimdiden gaza galeyana gelip “Ekrem İmamoğlu kazanacak” diye bağırdığına... Seçimler öncesi hile yaptığını açıkça ilan eden anket şirketleri sayesinde “kazandık, kazanıyoruz, ahan da geliyoruz” diye rüzgâr yapan CHP’lilerin, seçim sonrası ölü taklidi yaptığına bir kez daha şahit olacağız.
Binali Yıldırım aylar süren çalışmalar sonunda çalışacağı ekibi de seçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu ekip çalışmasına gerekli desteği vererek dün hepsini tek tek sahneye davet etti.
AK Parti teşkilatlarına düşen, Cumhurbaşkanı’nın ismini açıkladığı adaylara sınırsız destek verip o adayın kazanabilmesi için dur durak bilmeden çalışmak...
Seçmen cephesinden bakacak olursak, ilçe adayları arasında övülen de var eleştirilen de…
Bu tür eleştiriler hep olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Gönlünden geçen ismin aday gösterilmemesine sinirlenen seçmen kitlesi oldum olası kızgınlığını dile getirmiştir.
Bu tür eleştirisi olanların bundan sonra kendi partisinin adayı ile rakip partinin adayı arasında tercih yapması gerekecek. Yani ya CHP’nin HDP ve İYİ Parti destekli adayına oy verecek ya da seçimleri boykot edecek ve sandığa gitmeyecek.
AK Parti teşkilatlarının işi bu kez çok daha zor.
Şu veya bu nedenle AK Parti’ye kırılan veya kızan böylesi bir seçmen kitlesini ikna etmeye çalışacaklar çünkü…
Bu arada daldan dala atlamış gibi olmayayım ama epeydir dikkatimi çeken bir şeyi sizinle paylaşma gereği duyuyorum.
Yaptıklarıyla AK Parti’nin gözden düşmesine neden olanların ne yaptığını ya da ne yapmadığını takip ediyorsunuz değil mi? Dava için değil, makam için bu partide olduklarını da güzel gösteriyorlar!
Misal, Kadir Topbaş…
İstifa ederken, “Ben bu partiye bundan sonra da destek vereceğim” diyen ama bugüne kadar kılını kıpırdatmayan Kadir Topbaş ne hikmetse geçtiğimiz hafta ortaya çıktı.
Nerede?
CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nun yanı başında…
Kurulduğu koltukta AK Parti’ye ne kadar zarar verdiğini anlatmak yerine, AK Parti’nin kendisine nasıl haksızlık yaptığını anlatıp durdu. Ekrem İmamoğlu’na, “Şunların elinden belediyeyi al” diye yalvarmadığı kaldı eskilerin Kadir Abi’si…
Bursa’da da bir Recep Altepe vardı hatırlarsanız.
Her yerde, “Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın asker arkadaşı, dava ve yol arkadaşıyım” diye övünür dururdu. İstifası istenip koltuk altından alınınca âdeta sırra kadem bastı.
Allah aşkına, dönüp bir de Melih Gökçek’e bakın!
Sanki hâlâ belediye başkanıymış gibi çalışıp çabalıyor. Eski yol arkadaşlarından bazılarının kendisine yönelik haksız saldırılarına rağmen davasından ve Erdoğan’dan vazgeçmeyi aklının ucundan geçirmiyor.
Bakmayın siz Mehmet Özhaseki ile ilgili destek mesajlarını sildiğine…
Seçim günü yaklaştığında onu, tıpkı Gezi olaylarında olduğu gibi, tıpkı 15 Temmuz gecesi olduğu gibi yine ve yeniden mücadele ederken göreceksiniz.
Ankara’da hâlâ yüzde 10-15 aralığında oy potansiyeli olan Melih Gökçek’in partisine yapacağı katkıyı kimse göz ardı edemez. Mehmet Özhaseki de kadim dostu Melih Gökçek’ten uzak durmaz, duramaz! Her iki isim de laf getirip götürerek arayı açmak isteyenlerin oyununa gelmeyecek bir siyasi tecrübeye sahip.
Neyse, biz İstanbul’a geri dönelim...
Dediğim gibi, Binali Yıldırım koordineli çalışacağına inandığı isimlerden kurulu bir ekip oluşturdu İstanbul için. Önümüzdeki günlerde İstanbul’la ilgili projelerini açıklamaya başladığı andan itibaren rakipleriyle aradaki puan farkını açacağına inanıyorum.
Ancak AK Parti’nin bu seçimlerde Esenyurt, Gaziosmanpaşa, Beyoğlu, Çekmeköy ve Sancaktepe’de çok özel çalışmalar yapması gerekiyor. Özellikle muhafazakâr Kürt seçmen üzerinde etkili olacak, onları kazanmaya yönelik çalışmalardan bahsediyorum.
Çünkü CHP ve HDP İstanbul’da bu yönde bazı ciddi çalışmalar yapacak.