Geçtiğimiz günlerde alışveriş yaparken bir vatandaş yolumu kesti. Nasıl hiddetli, nasıl öfkeli anlatamam...
Kolumu tuttu, bırakmıyor!
"Eskiden bu meselelere değiniyordun. İçimizde olup yanımızda olmayanları, AK Parti'yi bir rant merkezi olarak görenleri, mücahit davasını müteahhit davasına çevirenleri ve haksızlığa uğrayanları dile getiriyordun. Üzerinde bir baskı var ise bilelim ona göre umudumuzu keselim. Baskı yok ise bunları yazmak senin namus borcundur" diye azarladı...
"Baskı yok elbette. Seçim sürecinde yazmaya imkân olmadı. Yeniden yazmaya başlarız" diye sakinleştirmeye çalıştım.
Kolumu bırakmadan, "Aç o görüntüleri tekrar izle" diye sarsmaya devam etti. "Hangi görüntüleri?" diye sordum.
"Darbe gecesi cadde ve sokaklardaki arabalara bak. Gariban insanların dişiyle tırnağıyla kazandığı Doblo, Kartal, Şahin, Renault gibi eski model ve ucuz arabaları göreceksin. Bir de darbe sonrası, hele hele seçim sonrası Külliye'nin önüne gelen arabalara bak. Her biri 1 milyonluk ultra lüks arabalara rastlayacaksın" dedi.
Sahi ya!
Buna kaçımız dikkat etti?
Darbe gecesi kim ne yaptı hiç soruşturduk mu? Bugün Külliye'nin verdiği resepsiyonlardan eksik olmayan sanatçı ve kodamanlar darbe gecesi neredeydi hiç merak ettik mi?
Darbecilerin önünü kesen, tankların altında parçalanan bir tane lüks araba gördük mü? Mahalle sakinlerinden oluşan sıradan halkın dışında kaç iş insanı, kaç sanatçı meydanlara indi, kaçı tanklara ve namlulara göğüs gerdi?
Neredeyse hiçbiri...
Peki ya sonra?
Yani darbenin bastırıldığı günden sonraki dönemde kaç tanesi kaçıp kalabalıkların arasına karıştı. Kaç tanesi halkın arasında selfie çekip ortadan kayboldu? Erdoğan'ın Kısıklı'daki evinin önünde, on binlerin toplandığı meydanlarda kaçı sahneye çıkıp nutuk attı?
Hepsi...
Yakın zamanda bir seçim atlattık. Tepeden tırnağa Erdoğan nefretiyle dolu kimi sanatçılar sosyal medyada demediğini bırakmadı. Kimi Muharrem İnce'yi, kimi Meral Akşener'i destekleyeceğini söyledi.
Kolumu tuttu, bırakmıyor!
"Eskiden bu meselelere değiniyordun. İçimizde olup yanımızda olmayanları, AK Parti'yi bir rant merkezi olarak görenleri, mücahit davasını müteahhit davasına çevirenleri ve haksızlığa uğrayanları dile getiriyordun. Üzerinde bir baskı var ise bilelim ona göre umudumuzu keselim. Baskı yok ise bunları yazmak senin namus borcundur" diye azarladı...
"Baskı yok elbette. Seçim sürecinde yazmaya imkân olmadı. Yeniden yazmaya başlarız" diye sakinleştirmeye çalıştım.
Kolumu bırakmadan, "Aç o görüntüleri tekrar izle" diye sarsmaya devam etti. "Hangi görüntüleri?" diye sordum.
"Darbe gecesi cadde ve sokaklardaki arabalara bak. Gariban insanların dişiyle tırnağıyla kazandığı Doblo, Kartal, Şahin, Renault gibi eski model ve ucuz arabaları göreceksin. Bir de darbe sonrası, hele hele seçim sonrası Külliye'nin önüne gelen arabalara bak. Her biri 1 milyonluk ultra lüks arabalara rastlayacaksın" dedi.
Sahi ya!
Buna kaçımız dikkat etti?
Darbe gecesi kim ne yaptı hiç soruşturduk mu? Bugün Külliye'nin verdiği resepsiyonlardan eksik olmayan sanatçı ve kodamanlar darbe gecesi neredeydi hiç merak ettik mi?
Darbecilerin önünü kesen, tankların altında parçalanan bir tane lüks araba gördük mü? Mahalle sakinlerinden oluşan sıradan halkın dışında kaç iş insanı, kaç sanatçı meydanlara indi, kaçı tanklara ve namlulara göğüs gerdi?
Neredeyse hiçbiri...
Peki ya sonra?
Yani darbenin bastırıldığı günden sonraki dönemde kaç tanesi kaçıp kalabalıkların arasına karıştı. Kaç tanesi halkın arasında selfie çekip ortadan kayboldu? Erdoğan'ın Kısıklı'daki evinin önünde, on binlerin toplandığı meydanlarda kaçı sahneye çıkıp nutuk attı?
Hepsi...
Yakın zamanda bir seçim atlattık. Tepeden tırnağa Erdoğan nefretiyle dolu kimi sanatçılar sosyal medyada demediğini bırakmadı. Kimi Muharrem İnce'yi, kimi Meral Akşener'i destekleyeceğini söyledi.
Hatta bazı sanatçılar, Selahattin Demirtaş için reklam filmi çevirip, HDP'ye methiyeler düzdü. Tamamı ağız birliği etmişçesine, Erdoğan ve ona oy veren seçmenlerden hesap soracağını söyledi, hakaretler savurdu.
Peki bizim mahallenin sanatçıları ne yaptı?
Birkaç tanesi hariç, tamamı teneşir uykusundaymış gibi davrandı. Âdeta "üç maymun"u oynayanlar oldu.
Külliye'deki davete göz attım, hemen hepsi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çekildiği fotoğrafları paylaşıyordu.
15 Temmuz haftasını geride bıraktık.
Kimi belediye ve teşkilatların düzenlediği etkinlik takvimine göz attım. Darbede ve seçimde gıkı çıkmayan sanatçıların, bu etkinliklerde yüklü paralar karşılığında sahne aldığını gördüm.
Bu mudur arkadaş?
Bizim yerli ve millî sanatçılarımız bunlar mıdır yani? Kahır zamanlarında, cefa zamanlarında etliye sütlüye karışmayan, sefa zamanlarında ortaya çıkıp cukka için kırk göbek atanlar mı bizim sanatçılarımız?
Düşünün ki bir belediye düzenlediği etkinlikte Aleyna Tilki, Nuri Alço ve dansöz Asena’ya yer veriyor. “Askerin kafasını kestiler” diyen Aleyna Tilki’yi sağ tarafına alıp sırıta sırıta poz veriyor.
İş buraya kadar geldi düşünebiliyor musunuz?
El üstünde tutulan sadece bu tip sanatçılar mı dersiniz?
Değil…
Türkiye'nin dört bir yanında düzenlenen kitap fuarlarının davetli listesine bakıyorum. Bazı AK Partili belediyeler, Erdoğan'dan nefret eden ve AK Partililere âdeta pislik muamelesi yapmaktan geri durmayan sanatçıları en baş sıraya yazmış.
Bir yandan "Yerli ve Millî" diyoruz, diğer yandan yerlilikle ve millîlikle zerre-i miskal alakası olmayan, hatta yerli ve millî olanlara burun kıvıran sanatçı ve yazar bozuntularını baş tacı ediyoruz.
Bizim en büyük sıkıntımız ne biliyor musunuz?
Nasıl oluyor, neden oluyor bilmiyorum ama geçmişi ve geçmişte yaşadıklarımızı çabuk unutuyoruz. En çok bu sanatçıların CD’lerini alıyor, en çok onların filmlerini dizilerini izliyor ve en çok bu yazarların kitaplarını alıp okuyoruz.
İçimizde olup, yanımızda olmayanları, içimizde olup yanımızda olanlardan üstün tutuyoruz. Dünümüzü unuttuğumuz için yarınlarda sıkıntılar yaşıyoruz.
Galiba bunun için "zorunlu dün dersi"ne ihtiyacımız var.
Peki bizim mahallenin sanatçıları ne yaptı?
Birkaç tanesi hariç, tamamı teneşir uykusundaymış gibi davrandı. Âdeta "üç maymun"u oynayanlar oldu.
Külliye'deki davete göz attım, hemen hepsi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çekildiği fotoğrafları paylaşıyordu.
15 Temmuz haftasını geride bıraktık.
Kimi belediye ve teşkilatların düzenlediği etkinlik takvimine göz attım. Darbede ve seçimde gıkı çıkmayan sanatçıların, bu etkinliklerde yüklü paralar karşılığında sahne aldığını gördüm.
Bu mudur arkadaş?
Bizim yerli ve millî sanatçılarımız bunlar mıdır yani? Kahır zamanlarında, cefa zamanlarında etliye sütlüye karışmayan, sefa zamanlarında ortaya çıkıp cukka için kırk göbek atanlar mı bizim sanatçılarımız?
Düşünün ki bir belediye düzenlediği etkinlikte Aleyna Tilki, Nuri Alço ve dansöz Asena’ya yer veriyor. “Askerin kafasını kestiler” diyen Aleyna Tilki’yi sağ tarafına alıp sırıta sırıta poz veriyor.
İş buraya kadar geldi düşünebiliyor musunuz?
El üstünde tutulan sadece bu tip sanatçılar mı dersiniz?
Değil…
Türkiye'nin dört bir yanında düzenlenen kitap fuarlarının davetli listesine bakıyorum. Bazı AK Partili belediyeler, Erdoğan'dan nefret eden ve AK Partililere âdeta pislik muamelesi yapmaktan geri durmayan sanatçıları en baş sıraya yazmış.
Bir yandan "Yerli ve Millî" diyoruz, diğer yandan yerlilikle ve millîlikle zerre-i miskal alakası olmayan, hatta yerli ve millî olanlara burun kıvıran sanatçı ve yazar bozuntularını baş tacı ediyoruz.
Bizim en büyük sıkıntımız ne biliyor musunuz?
Nasıl oluyor, neden oluyor bilmiyorum ama geçmişi ve geçmişte yaşadıklarımızı çabuk unutuyoruz. En çok bu sanatçıların CD’lerini alıyor, en çok onların filmlerini dizilerini izliyor ve en çok bu yazarların kitaplarını alıp okuyoruz.
İçimizde olup, yanımızda olmayanları, içimizde olup yanımızda olanlardan üstün tutuyoruz. Dünümüzü unuttuğumuz için yarınlarda sıkıntılar yaşıyoruz.
Galiba bunun için "zorunlu dün dersi"ne ihtiyacımız var.