TÜRKİYE neden cumhuriyettir, bunu doğru anlamak için evvela
saltanatın artık kendini tükettiğini, tarihi ömrünü tamamladığını
görmek gerekir.
15 Mayıs 1919, İzmir işgal edilmiştir. Darülfünun (Üniversite)
adına bir heyet Vahdettin’le görüşmek için Saray’a gider. İçlerinde
yazar Halide Edip de vardır. Vahdettin görüşmeyi kabul etmez.
Halide Edip, Türk’ün Ateşle İmtihanı adlı eserinde şunları
yazar:
“İçimde Osmanlı hanedanının son günlerini yaşadığı hissi hasıl
oldu.”
Kazım Karabekir İstiklal Harbimiz adlı eserinde Vahdettin’e ağır
ifadelerle seslenir, “Millet senden iğrenecek, seni de taç ve
tahtını da çiğneyecek” diye yazar.
Karabekir de Halide Edip de zaferden sonra muhalefete geçecekler,
bunun bedelini de ağır ödeyeceklerdir.
MUHALİFLER DE CUMHURİYETÇİ
Bu iki şahsiyeti örnek vermem sebepsiz değildir. Yeni rejimin nasıl
olması gerektiği konusunda yolları ayrılmış olanlar, saltanatın
kaldırılması ve cumhuriyet konusunda aynı görüşteydiler. 1 Kasım
1922’de saltanatı kaldıran önergede Rauf Bey dahil pek çok
muhalifin imzası vardı.
Cumhuriyet zorla, yapay olarak gelmedi, Türkiye’nin doğal evriminin
tabii bir eseridir.
Cumhuriyet’in ilanından otuz altı gün önce Vatan gazetesi “Yeni
devletimiz: Türkiye Halk Cumhuriyeti” başlığıyla şu haberi
yayınlıyordu:
Hürriyet
Aynı haber başka gazetelerde de vardı. Gazi’nin “Devletimiz
cumhuriyet olacak” diyerek Neue Freie Presse’ye yaptığı açıklama da
aynı günlerde yayınlanmıştı.
İKİ FARKLI MODEL
Hiçbir tepki gelmemiş, aksine basın ve milletvekilleri günlerce
“Nasıl bir cumhuriyet?” diye tartışmıştı.
İki temel görüş çarpışıyordu: Liberal görüşlerin sözcüsü Hüseyin
Cahit, Tanin gazetesinde Fransız cumhuriyeti gibi, kuvvetler
ayrılığına dayalı, partiler üstü ve sembolik cumhurbaşkanı modelini
savunuyordu. (Tanin, 28 Eylül 1923)
İnkılapçı görüşün sözcülerinden Suphi Nuri ise İleri gazetesinde,
yetkilerin Gazi Paşa’nın şahsında cumhurbaşkanında toplandığı, tek
partili ve inkılapçı bir cumhuriyeti savunuyor, o sırada parlak
görünen otoriter rejimleri örnek gösteriyordu. (İleri, 6 Ekim
1923)
Muhalifler birinci görüşteydi; Rauf Bey, Karabekir ve Ali Fuat
paşalar ile aydınlardan Halide Edip, Ahmet Emin Yalman ve Hüseyin
Cahit gibi...
Yalman, 1970’lerde yazdığı anılarında da “Gazi partisiz, partiler
üstü bir rehber olarak kalmalıydı” tezini savunmaya devam etti.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları ile Suphi Nuri, Yunus Nadi,
Ağaoğlu Ahmet gibi aydınlar ikinci görüşü savunuyordu:
Cumhurbaşkanının partili olması, hem devletin hem yasama organının
başkanı olması gibi görüşler...
1923 sonbaharında bunlar tartışılıyordu.
BUGÜN CUMHURİYET
Hükümet krizi vesilesiyle, 28 Ekim akşamı, Gazi Paşa, Rauf Bey,
Karabekir ve Ali Fuat paşalarla 100’e yakın milletvekilinin Ankara
dışında bulunduğu sırada İsmet Paşa gibi güvendiği arkadaşlarına
“Yarın Cumhuriyet’i ilan ediyoruz” dedi. Böylece kuvvetler
birliğine dayalı, tek partili ve devrimci rejime uygun Cumhuriyet
29 Ekim günü ilan edildi.