ANAYASA Mahkemesi'ni alkışlıyorum, her kararını doğru bulduğum için değil, "yürütmeyle uyumlu yargı" ucubesinin ülkemizde adalete güven bırakmadığı bir ortamda tarafsız tavrını sürdürdüğü için alkışlıyorum.
AYM son üç günde ilginç kararlar verdi: Dershaneleri kapatan
kanunu iptal etti. Fethullah Gülen ve Hidayet Karaca'nın bireysel
başvurularını reddetti. Okul müdürlerini toptan görevden alan
kanunu Anayasa'ya uygun buldu. Bu kararları veren mahkemeye şucu
bucu demek mümkün değildir. Hele de "yürütmeyle uyumlu" olmak gibi
yargı için utanılması gereken bir niteleme AYM için hiç
yapılamaz.
DERSHANELER KARARI
AYM'nin dershanelerle ilgili kararı tartışmasız doğrudur.
Anayasa'ya öylesine açıkça aykırıydı ki, daha hazırlık aşamasında
şöyle yazmıştım:
"Bir özgürlüğe getirilen sınırlama demokratik bir toplum için
gerekli olmalıdır. Dershaneleri düzenleyebilirsiniz, yeni kıstaslar
koyabilirsiniz, fakat kapatmak demokrasinin gereği olamaz. Kapatma
amaçlı bir düzenleme en nihayet AİHM'den döner." (18 Kasım
2013)
AİHM'ye gerek kalmadı, AYM'den döndü!
Zihninin bir köşesinde "yürütme uyumlu" karanlık bir nokta bulunan
herhangi bir mahkeme, iktidarın bütün gücüyle kampanya yürüttüğü
dershaneler gibi bir konuda böyle bir karar alabilir miydi?!
GÜLEN VE KARACA
AYM'nin Fethullah Gülen'in bireysel başvurusunu reddetmesini
doğru, Hidayet Karaca'nın başvurusunu reddetmesini ise yanlış
buluyorum.
Gülen, "nefret suçu"na maruz kaldığı için bireysel başvuruda
bulunmuştu. Halbuki AİHM içtihatlarına göre "nefret suçu" din, ırk,
sınıf gibi toplumsal aidiyetlerle ilgilidir. Gülen'e söylenenler
ise "hakaret" suçu oluşturabilir, yetkili olan da AYM değil, adli
mahkemelerdir.
Prof. Burhan Kuzu, AYM'nin Twitter yasağını kaldırmasını protesto
etmek için, kendisine hakaret edildiğinden bahisle AYM'ye
başvurmuştu. Kuzu, AYM'ye değil, adli mahkemelere gitmeliydi diye
yazmıştım o zaman da.