BUGÜN bu sütunda, içimden gelen büyük bir heyecanla bir insanı
alkışlayacağım.
Bir politikacıyı değil, evvela bunu belirteyim.
Zaten politikaya aşırı düşkünlüğümüzün, her konuyu politize edip
kavgaya tutuşmamızın azgelişmişlik göstergelerinden biri olduğu
kanaatindeyim.
Bugün alkışlayacağım kişi bir felsefeci.
Nasıl alkışlamam ki?
Daha geriye gitmeyeceğim, Voltaire’in Batı düşüncesinde çok büyük
etkileri olan “Felsefe Sözlüğü” 1764 yılında yayınlanmış. Fransız
İhtilali’nden çeyrek asır önce...
Türkçede kitap halinde yayınlanan ilk felsefe sözlüğünün tarihi
nedir? Cevdet Paşa’nın gramerini saymazsak, Rıza Tevfik’in
“Mufassal Kamus-ı Felsefe” adlı kitabının yayın tarihi olan
1914.
Voltaire’den sonra, 150 yıl gecikerek!
Şimdi felsefe kültürümüze büyük katkı sağlayan bir eser çıkar da
alkışlanmaz mı?
‘KORKUNÇ YARA’
Sadece bu gecikme değil, bir de dil sorunumuz var. “Mufassal” yani
ayrıntılı, “Kamus” yani büyük lügat ya da sözlük...
Felsefe ve düşünce sahasında geçmişten gelen terimleri unuttuk,
yenilerini özümsemeye vakit bulamadık... Netice zihni
fakirliktir.
İşte kavramsal düşünce yerine sloganlarla ve coşkularla hareket
etmiyor muyuz?
Düşünün, bugün Halide Edip’in kitaplarını ‘sadeleştirerek’ yani
orijinal kavramların, kelimelerin derinlikli anlamlarını katlederek
yayınlıyoruz!
Büyük tarihçimiz Fuat Köprülü, 11 Ekim 1945 günlü Vatan
gezetesinde, dilimizdeki bu istikrarsızlık sorununu “memleketin
korkunç yarası” olarak tasvir etmiş.
Fuat Köprülü bizde modern tarihçiliğin kurucusu büyük bir âlimdir.
Siyasete girip yıllarını siyasi itiş kakışlarda harcamış olmasına
çok üzülürüm. Siyaseti yapacak birçok kimsemiz vardı ama kaç tane
Köprülü’müz vardı ki?
‘FELSEFE SÖZLÜKLERİMİZ’
Yukarıda aktardığım bilgileri, Recep Alpyağıl’ın iki büyük cilt
“Felsefe Sözlüklerimiz” adlı kitabından aldım. (İz Yayıncılık,
2015)
Yorumlar bana ait.
Evet, alkışladığım felsefeci Recep Alpyağıl’dır. “Felsefe
Sözlüklerimiz” adlı toplam 2.200 sayfayı bulan kitabı için
alkışlıyorum.
Birinci ciltte Rıza Tevfik’in bahsettiğim büyük felsefe sözlüğünü,
materyalist düşünür Baha Tevfik’in “Felsefe Kamusu”nu anlatıyor.
Harf ve dil devrimlerini izleyen yüksek düzeyli tartışmaları geniş
alıntılarla ortaya koyuyor.
İkinci ciltte, nihayet 1954’te Mustafa Namık Çankı’nın yayınladığı
“Büyük Felsefe Lügati”ni, Cemil Sena’nın “Büyük Filozoflar
Ansiklopedisi”ni ve diğer yayınları tanıtıyor. Yine dil ve felsefe
tartışmalarını örnek metinlerle zihinlerimizin önüne zengin bir
ziyafet sofrası gibi seriyor.