Anayasa Mahkemesi’nin ‘Barış Akademisyenleri’ denilen grubun bildirisi hakkındaki kararını biliyorsunuz. 8 üye bildirinin suç sayılmasını hukuka uygun buldu; diğer 8 üye “hak ihlali” olarak gördü. Başkan Zühtü Arslan da “hak ihlali” deyince, karar bu yönde çıktı. Önce şunu belirteyim; öteden beri çeşitli kararlarını eleştirdiğim Anayasa Mahkemesi hukuk devletinin en temel kurumlarından biridir. Yargıçlarının vatanseverliğini sorgulamak kimsenin haddi değildir. AYM’nin kararları hukuk diliyle elbette eleştirilir fakat yargıçları hakkında “terörle mücadeleyi sekteye uğratma ve ülkemizi karalama” imasında bulunmak fevkalade yanlıştır, ağır bir bühtandır. Bir hukukçu olarak bunu reddediyorum. ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ ‘Çözüm Süreci’ denilen dönemde, PKK silah ve patlayıcı yığınağı yaptı, hendek ve tüneller kazdı, “şehir örgütlenmesi”ni kökleştirdi. Böylece Suriye’deki “Rojava Devrimi”ni Türkiye’ye taşıyacaktı! PKK bu silahlı altı yapıyı ve militan örgütlenmesini o süreçte hükümetin göz yummasıyla yaptı! Bu benim iddiam değil, o zamanki yetkililerin resmî açıklamalarıdır. Bugün Anayasa Mahkemesi’ni neredeyse ihanetle suçlayanlar o zaman bir eleştiri, bir uyarı yaptılar mı bilmiyorum ama ben şöyle yazılar yazmıştım: “Süreç bozulmasın diye devletin bir ölçüde hareketsiz kaldığı bugünkü ortamda, evet çok şükür şehit cenazeleri gelmiyor, gençler ölmüyor ama PKK’nın daha büyük bir tehdit haline gelmeye yöneldiğini gözden kaçırmamak gerekir…” (Hürriyet, 16 Temmuz 2013) Nihayet devlet, elbette haklı olarak 24-25 Temmuz 2015’te operasyon başlattı.