ANAYASA Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan önceki gün yaptığı konuşmada çok önemli hukuki konulara temas etti.
Benim bilhassa önemsediğim sözü şudur:
"Yürütmenin sınır tanımaz tavrı ne kadar tehlikeliyse, yargının
jüristokratik tavrı da o kadar tehlikelidir."
Juristokratik, yani 'hâkimler hükümeti' denilen ve yargının yasa
koyucu gibi, hükümet gibi hareket etmesi eğilimi...
Türkiye bu iki tehlikenin de tecrübesine sahiptir: Hem yürütmenin
otoriterleşmesi hem yargının "vesayetçi" davranışları.
Rahmetli Ecevit zamanında anayasa değişikliği ile parti kapatmayı
zorlaştıran bir önerge hazırlandığında, Anayasa Mahkemesi, 22 Ocak
2001 günü "parti kapatmak zorlaşırsa rejimi koruyamayız!" diye
açıklama yaparak buna karşı çıkmış, hükümet de geri adım
atmıştı!
"Fikir suçları" konusunda yargının otoriter tavrı ve türban yasağı
gibi konular bir hukuk devletinde asla olmaması gereken
"juristokratik" ya da "vesayetçi" örneklerdi elbette.
Fakat bugün yargının da Genelkurmay'ın da vesayeti aşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi'nin son birkaç yıldaki kararlarının da gösterdiği
gibi baskı, seçilmiş iktidardan gelmektedir.