DARBE dediğimiz olay son tahlilde askerin anayasayı çiğneyerek siyasi iktidara el koymasıdır.
Yüz elli yıllık modernleşme tarihimizde bu vahim sorun yine
gündemimizde. Hükümet sivil otoriteyi güçlendirmek için OHAL
kararnameleriyle düzenlemeler yapıyor. Bunların en önemlisi, kuvvet
komutanlarının Milli Savunma Bakanı’na bağlanmasıdır. Genelkurmay
Başkanı ise halen Başbakan’a bağlıdır; belli ki uzlaşma olursa
Cumhurbaşkanı’na bağlanacak.
Dahası, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ordu hiyerarşisini aşarak birlik
komutanlarına emir verebilecek.
Böyle bir düzenlemenin orduda olması gereken emir-komuta
bütünlüğünü bozabileceği, orduya siyaset sokabileceği şeklinde
emekli Amiral Cem Gürdeniz ve emekli General Ahmet Yavuz gibi
uzmanların eleştiri ve uyarıları son derece önemlidir.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu da haklı eleştirilerde bulundu. Başbakan
Binali Yıldırım’ın hassasiyet göstererek muhalefet liderleriyle
görüşmesi sağlıklı düzenlemelere yönelmek bakımından umut
vericidir.
Bu konu “askerlik bilimi” (military science) konusunda uzmanlık
gerektirir. Ben sadece tarihten iki örnek aktaracağım.
BALKAN DERSLERİ
1912 Balkan Bozgunu... Asker elindeki silahı, depodaki mühimmat ve
erzakı düşmana bırakarak kaçmış, 5 milyon nüfus ve 400 bin
kilometre kare olan Rumeli’yi kaybetmiştik.
Bunun birinci sebebi, İttihatçı Genç Subaylar’ın II. Meşrutiyet
isyanıydı. Bunun ardından 31 Mart Vakası’nda alaylı askerlerin
isyanı ve bunu bastırmak için düzenli ordunun değil, hiyerarşi dışı
Hareket Ordusu’nun duruma el koymasıydı. Bu olaylar ordunun
emir-komuta mekanizmasını bozmuş, particilik orduyu kezzap gibi
çürütmüştü.
Diğer bir sebep, Abdülhamid orduyu büyük ölçüde modernleştirmişti
fakat profesyonel “liyakat” yerine padişahın şahsına “sadakat”in
daha önemli sayılmasıyla yapılan atama ve terfiler askerlik ruhunu
zayıflatmıştı.
Bu konularda son olarak Yücel Karadaş’ın yeni çıkan “Osmanlı
Ordusunda Modernizasyon ve Demodernizasyon, 1826-1918” adlı eserini
tavsiye ederim.
Görülüyor ki, kurumsal yapılardaki aksamaların faturası yıllar
sonra ortaya çıkıyor.
ATATÜRK VE ORDU
Tarihimizden diğer bir örnek: 1924 Anayasası yapılırken
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, “Kara, Deniz ve Hava bütün
kuvvetlerin kumandanlığı cumhurbaşkanına verilmiştir” diye bir
madde konulmasını istemişti. (Madde 40)
Bunu isteyen, İstiklal Harbi’nin gerçek Başkumandanıydı... Fakat
Meclis reddetti, Atatürk’e sadece “Meclis’e ait olan
başkumandanlığı temsil” yetkisini verdi.
Emir ve kumanda yetkisi değil, temsili, sembolik, onursal bir
yetki. Bugün de böyledir.
Ben araştırmalarımda Cumhurbaşkanı Atatürk’ün Genelkurmay Başkanı
Fevzi Paşa’yı aşarak birlik komutanlarına emir verdiğini
görmedim.
Bu konuyu başka bir yazımda etraflıca anlatacağım.
NASIL BİR ORDU