CUMHURBAŞKANI Erdoğan çok haklı ve çok önemli uyarılarda bulundu.
Kurunun yanında yaşların da yanmasını “At izi it izine karıştı” diyerek eleştirdi. Valileri “Memurları açığa alma yarışına girmeyin” diyerek uyardı.
Görevden alınan memur ya da kamu görevlilerinin sayısı yetmiş bine yaklaştı. Öğretmenlik belgesi iptal edilenler dahil bunun kırk bini öğretmendir!
FETÖ veya PKK ile “iltisak ve irtibat” şüphesiyle.
Ağustos sonunda gözaltı ve tutuklama sayısı 30 bindi. Bunların içinde gazeteciler, hâkim ve savcılar, akademisyenler, işadamları var.
Meslekten ihraç ve gözaltılarla toplumda bu kadar mağduriyet yaratılırsa, özlenen güvenli ve huzurlu toplum düzenine ulaşılabilir mi? En azından vicdanlar rahat olabilir mi?
Öyleyse suçlulara göz mü yumulmalı?
Bu sorular, içinden geçtiğimiz karışık ve krizli dönemden nasıl çıkacağımız konusunda hayati derecede önemlidir. Doğru cevap, evrensel hukukun temel kavramlarından biri olan “ölçülülük” ilkesindedir.
‘BUNLAR’ KİMLER?
Ergenekon ve Balyoz davalarında gördüğüm yanlışları eleştiren yazılarımda ve TV programlarımda iki “ölçü”yü özellikle vurgulardım: Biri “usul esastan önce gelir” kuralı, yani adil soruşturma ve yargılanma hakkı... Öbürü “suç örgütü” kavramının sınırları; sosyal ve siyasi ilişkilerin “suç ilişkisi” gibi görülmesinin yanlışlığı...
Bunun için Prof. İzzet Özgenç’in “Suç Örgütleri” adlı kitabının okunmasını tavsiye ederdim.