Bütün dünyada dini ve etnik kimlikler politize olurken, Avrupa’da da İslamofobi’yi açıkça dillendiren lider olarak Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron öne çıkıyor. Bu açıdan Makron’la Marine Le Pen arasında büyük bir fark yok. İslamofobiyi körükleyen baş etkenlerden birinin Selefi ve cihadist hareketler olduğunu akıldan çıkarmadan, Macron’u izlemek gerekir. Macron’un iki yıl önce Sorbon Üniversitesi’nde yaptığı uzun konuşma, Fransa’nın “büyük güç” olmadığının itirafıydı. MACRON DIŞLAYICI Fransa’nın geleceğini, daha geniş Avrupa kimliği ile savunan Macron sözlerine “Avrupa hakkında konuşmaya geldim” diye başlamıştı. Avrupa’yı coğrafya olarak tanımlamıyor, “Avrupa bir fikirdir” diyordu: “Avrupa bizim tarihimiz, kimliğimiz, ufkumuzdur, bizi koruyan ve bize istikbal veren Avrupa fikridir. ” (26 Ekim 2017) Macron’un Avrupa’yı güçlendirmek için “ortak bütçe, ortak savunma doktrini, teröre karşı ortak savcılık” gibi teklifleri var. Avrupa’nın “kendi içinde güçlenmesini” savunan Macron, AB üyeliğinin, özellikle hukuk devleti kıstasları bakımından daha sıkı kurallara bağlanmasını istiyordu. Üyeliğe aday ülkeler demokrasiden ayrılırsa müzakerelerin askıya alınmasını öneriyordu. Balkan ülkelerinin demokrasi şartıyla üye olabileceğini söylüyor ama şu iki ülkeye özenmemelerini şart koşuyordu: “Bizim değerlerimizi paylaşmayan otoriter iktidarlar, Rusya ve Türkiye gibi…” Ama Macron iki gün önce tam üyelik müzakereleri ilerlemekte olan Arnavutluk ve Makedonya ile görüşmeleri bloke etti! Sabote etti! Müslüman Arnavutluk ve önemli bir Türk kültür mirasına sahip Makedonya niye AB üyesi olmasın?! Macron’un Bosna-Hersek konusunda geçen hafta The Economist’te çıkan şu sözleri son derece vahimdir: “Sorun Makedonya veya Arnavutluk değil, Bosna-Hersek’tir.