DİNİ bayramlar giderek artan ölçüde 'tatil kaçamağı'na dönüşüyor. Turistik tesislerin dolması kriz içindeki turizm sektörü için iyi haber.
Fakat konunun başka yönleri de var: Eski ruhaniyetini kaybeden
bayramlar seküler tatiller haline geliyor. Avrupa tarihinde her
biri bir havari ve azizle bütünleşmiş kutsal gün ve dönemlerin bu
ruhaniyetini kaybederek festivallere, eğlenceli tatillere
dönüştüğünü, sonra da kiliselerin boşalmaya başladığını mesela
sosyolog James Beckford ve Thomas Luckman’ın kitabında okumuşsanız,
tablo daha net görülür.
Bunu yüzyıl önce Max Weber de hüzünlü bir dille anlatmıştı.
Bizde bir “dindarlaşma” eğilimi de var fakat samimi dindarlar “dini
değerlerin içinin boşaldığından” yakınıyorlar; haklı olarak.
Ticari kazanç hırsı ve dinin siyasallaştırılması dinin ahlaki ve
manevi içeriğini boşaltıyor!
DİN VE TEBESSÜM
Çağımızda dininden kopmak istemeyen insanlar, daha ruhani bir din
algısı arıyor. İşte, Habertürk’ten Kübra Par’ın Diyanet İşleri
Başkanı Mehmet Görmez’e sorduğu soru:
“Türkiye’de din deyince akla öncelikle yasaklar geliyor; toplumda
daha neşeli bir dindarlık algısı yerleştirmek mümkün değil mi?”
Prof. Görmez’in cevabı şöyle:
“Din insanoğluna bütün olumsuzluklara rağmen ayakta kalabilmeyi,
hayata tutunabilmeyi ve hayata sevgiyle, neşeyle bakmayı öğretir.
Sevgili Peygamberimize göre her tebessüm bir sadakadır. Ancak neşe
ve haz, hedonizm aynı şey değildir.”
Çok doğru... İsteyenler yaşantılarında hedonizmi tercih edebilir
fakat samimi dindarlık insan hayatına belli bir disiplin getirir,
hedonizmle bağdaşmaz.
CAMİ VE ÇOCUK