Evet bir çocuk, bir partinin liderine ‘hain’ dedi… Çocuk yaşında bu şartlandırma vahim, ‘hain’ kavramının bu körpe zihne yerleştirilmiş olması çok daha vahim.
Hatırlayacaksınız, Trabzon’da Erdoğan'ın konuşması sırasında kürsüye gelen küçük bir çocuk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için "hain" dedi. İktidar partisine oy istedi. Cumhurbaşkanı ve siyasi ekibi çocuğun bu sözlerini tebessümle izlediler.
Belli ki çocuk önceden ‘tedarik’ edilmişti; öyle olmasa kim Cumhurbaşkanı’nın yanına çıkabilir miydi?..
Belli ki çocuğun ne söyleyeceği de ‘tedarik’ edilmişti; öyle olmasa eline mikrofon verilir miydi?
O yaşlardaki bir çocuğun masumiyeti, telkinlere açık olması ve hele de hükümlü babasının “kurtarılması” için küçücük kalbindeki dayanılmaz arzu…
Siyasette kullanmak ne kadar vahim, değil mi?
Yaşadıklarımla ve okuduklarımla söylüyorum, böylesi hiç olmamıştı.
SİYASİ İHTİRAS
Tac ve taht kavgaları için tarihte az mı kan aktı? Modern çağlardaki giyotinler, idam sehpaları, temerküz ve imha kampları ne içindi?
Adına “dava” denilse de, “devrim” denilse de nihayet siyasi güç kavgasıydı.
Elimden gelse merhum hocam Ali Fuat Başgil’in bir yazısındaki şu cümleyi milyon defa yazmak isterim:
“Siyaset insan ihtiraslarının en çok kabardığı bir sahadır.” (Vatan gazetesi, 29 Ocak 1949)
Merhum Başgil, işte bu sebepten, siyasi gücü sınırlamak gerektiğini vurguluyordu. Kuvvetler ayrılığına, hukukun üstünlüğüne dayalı ve bağımsız yargıyı güçlendiren bir anayasa yapmak gerektiğini anlatıyordu. Bütün ömrünce bunu savundu.