IŞİD, El Kaide, Taliban, Nusra, Boko Haram, yakın geçmişteki Tekfir vel Hicret gibi terör hareketleri bir ülkedeki özel şartlardan değil de, İslam dünyasının birçok yerinde görülüyorsa, bunları doğuran ortak bir damar olmalı...
Amerikan işgali, sömürgecilik, emperyalizm falan... Fakat bunlar
başka coğrafyalarda da var; oralarda IŞİD'ler ortaya çıkmıyor.
Demek ki din algısıyla ilgili ciddi bir problem de var.
İŞİD'lerin ortaya çıktığı coğrafyaların sosyo politik özelliği
savaş, işgal, ayaklanma gibi sebeplerle merkezi otoritenin çökmüş,
kaos ve sürekli çatışmanın hâkim hale gelmiş, yoksul toplumlar
olmasıdır. Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya...
Siyaset bilimci Seymour Martin Lipset, daha ortada "radikal İslam,
cihadizm" gibi kelimeler bile yokken 1960'ta yayınladığı "Siyasal
İnsan" adlı kitabında, Batı tarihinden örnekler vererek bu gibi
ortamların dar kafalılık, şiddet ve radikalizm eğilimlerini
beslediğini yazmıştı, faşizm gibi.
İslam dünyasında ise Taliban'lar, IŞİD'ler ortaya çıkıyor.
DİN ALGISI
Muhterem Hocamız Ali Bardakoğlu, bu sütunda şu açıklamayı
yapmıştı:
"Bugün İslam dünyasında şiddet ve terör ile cihat/dini duyarlılık
arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar iç dünyası öfke ve nefretle
dolu binlerce gencimiz mevcut. Tabii onların bu ruh halinin birçok
sebebi vardır. Ama birçok bölgede verilen dini eğitim ve bilgi de
bu şiddeti meşrulaştıracak bir dizi argümanla dolu." (9 Ocak
2015)
Onun için bizleri hayretten hayrete düşüren davranışlarla, kafa
keserken "Allahu Ekber" diye bağırıyorlar! Din adına Hz. Ali'yi
şehit eden Hariciler gibi!
Dün de bugün de böyleleri olabiliyorsa, "din algısı" meselesi
İslam'ın çağımızdaki en önemli problemi olsa gerek.
Yüksek düzeyde bilgi gerektiren bu çok karmaşık problemi şu basit
örnekle anlatıyorum: Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin köleliği
onaylayan kararları vardı. "O zamanki anlayış öyleymiş" denilir,
tarih diye bakılır. Fakat eski fıkıh kitaplarından bir "tekfir"
(kâfir ilan etmek) veya benzer bir fetvayı okuyunca "tarih" diye
bakılmıyor.
Bu konuda ilahiyatçıların ve dini kanaat önderlerinin Taliban ve
IŞİD gibi bağnaz ve terörist hareketlerin din anlayışlarını
eleştirmesine büyük ihtiyaç var. Fakat maalesef istenilen düzeyde
yapılmıyor.