KANLI ve totaliter 15 Temmuz darbe girişimi karşısında Türkiye Batı dünyasından beklediği boyutta destek görmedi.
Putin ve Ruhani derhal darbeyi kınadığı halde Obama’nın üç gün
gecikmesi tipik bir örnektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 9 Ağustos’ta Moskova’ya gidiyor; Batı’yla
böyle bir temas yok.
Dostumuz Batı değil de Rusya ve İran mıymış?!
Bu konu ‘dostluk, düşmanlık’ meselesi değildir. Türkiye ile Batı
arasındaki sorunlar darbeden önce de önemli boyutlardaydı. Rusya
Türkiye’yi yanına çekme düşüncesiyle birdenbire yumuşadı... Yoksa
Putin’in kızdığı zaman nasıl davrandığını ‘uçak krizi’ döneminde
gördük.
Bu karışık tabloya soğukkanlı ve rasyonel gözle bakmalıyız. Zira
‘düşman azaltma, dost çoğaltma’ ihtiyacındayız.
GÜLEN’İN İADESİ
Amerika ve Avrupa tek tip toplumlar değildir. Siyasi ve entelektüel
çevrelerde de farklı eğilimler vardır. Türkiye darbe girişiminin
kanlı yüzünü ve örgüt yapısını anlatabileceği çevrelere
ulaşmalıdır.
Bu konuda retoriğin, hamasetin, ölçüsüz ifadelerin hiçbir etkisi
olmaz. Darbe gerçeğini ve FETÖ örgütlenmesini somut, ölçülü, hukuki
ve diplomatik dille anlatmak gerekir.
Darbe ile birlikte dehşet verici bir örgüt yapısı ve gözü dönmüş
bir kin ortaya çıktı.
Bunu Genelkurmay ve MİT bile fark edememişti.
Bir hukukçu olarak belirteyim ki, bu bulgular karşısında ABD’nin
Gülen’i iade etmesi lazım. Çünkü iade için mahkûmiyete yeterli
‘kesin deliller’ değil, yargılamaya yeterli düzeydeki ‘şüphe
sebepleri’ aranır. Amerikan Yüksek Mahkemesi içtihatlarında da
böyledir. Fakat...
BATI’YA ANLATMAK
Türkiye’de idamdan ve hele de bunun geriye yürütülmesinden
bahsedilmesi, AB İlerleme Raporlarında mevcut olan hukuk devleti ve
ifade özgürlüğü ihlalleri, ‘olağanüstü hal’ değil fakat bunun
uygulanmasındaki görüntüler hem Gülen’in iadesini zorlaştırır hem
Türkiye’nin haklı tezlerini Batı dünyasına anlatmasını zorlaştırır.
Öyle de oluyor zaten.
Bunun içindir ki hükümet yetkilileri üç aylığına ilan edilmiş
OHAL’in ‘bir, bir buçuk ayda’ biteceğini söyleme gereğini
duyuyorlar. TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Taha Özhan dünya
parlamentolarına gönderdiği mektupta OHAL’in “30-45 gün sürmesinin
planlandığını” yazdı.
Bunlar Türkiye’nin süratle normalleşeceğini anlatma
çabalarıdır.
İş dünyasından heyetlerin Batı’ya giderek ‘durumu anlatmalarının’
istenmesi de bundandır.
Dün kendisi ‘darbeci’ diye suçlanan TÜSİAD’ın bu konuda ilk adımı
atan sivil kuruluş olduğunu burada belirtmek gerekir.