DEMOKRATİK özerklik kavramı kamuoyuna ilk defa 13 Temmuz 2011'de Diyarbakır'daki DTK toplantısında Aysel Tuğluk tarafından açıklanmıştı.
Aralık ayında Diyarbakır'da bir de çalıştay yapıldı. Ben
basından takip ettim. Çalıştayda Cengiz Çandar ve Ahmet İnsel gibi
isimler "Demokratik Özerklik" taslağının "ütopik, totaliter
yönlerini" eleştirdiler.
Ben de o zaman, 11 Aralık 2010'da, Milliyet gazetesinde "Demokratik
Özerklik ne demek? Cemahiriye" başlıklı bir yazı yazdım. Beş yıl
sonra, bugünlerde yaşadığımız olayları tahlilde önemli bulduğum bu
yazımda şunları yazmıştım:
BEŞ YIL ÖNCE:
"Diyarbakır'da DTK çalıştayına katılan siyaset bilimci, sosyal
bilimci ve gazeteci liberallerle solcular, Öcalan'ın 'Demokratik
Özerklik' projesini 'totaliter, Rousseau modeli, Şavez modeli,
ütopik' diye eleştirmişler.
Kaddafi'nin 'Cemahiriye modeli'ne benzediğini de ben
belirtmeliyim.
Cemahiriye 'cumhurlar idaresi' demektir.
Kaddafi'ye göre liberal demokrasi bir Batı uydurmasıydı. Halk
egemenliği için aşiret, köy, mahalle, semt ve şehir düzeyinde
'cumhurlar' yani halk komiteleri kurulmalı, onlardan oluşan
'Cemahiriye' devleti oluşturulmalıydı.
Böylece cumhurlar (komiteler) yoluyla her şeye halk karar verecek,
devletin yerini cumhurlarda örgütlenmiş halk alacaktı.
Tabii her cumhur ya da komite Kaddafi'nin emrinde yapılandığı için
ortaya iptidai bir totalitarizm çıktı... Zaten amaç bildiğimiz
demokrasi değildi.
Stalin'in 'devlet ortadan kalkıyor' diyerek kurduğu totaliter parti
rejimiyle Cemahiriye arasında çok önemli farklar vardır ama iki
noktadaki benzerliği önemlidir: Evvela ikisi de totaliterdir...
İkincisi 'devlet ortadan kalkıyor' diyerek devlet fonksiyonlarını
totaliter partiye ve Cemahiriye örgütlerine vermişlerdir...
ETNİK CEMAHİRİYE
Tartışmaya açılan 'Demokratik Özerklik' projesinin iki özelliği var.