27 Mayıs darbesini hâlâ “devrim” diye alkışlayanlar var. Tarihe bakışta “devrim – karşı devrim” gözlüğünü takanlar, bu iki kavramada sığmayan olgulara objektif ve analitik bakamıyorlar.
“Karşı devrim”in 1939’da başladığını yazanlar bile çıktı! “Parti devleti” daha fazla devam edebilir miydi?
‘Devrim’ diye kutsama veya karalama… Yüz on yıllık bu kutuplaşma hastalığımız sürüyor. Siyasette rasyonelleşme, ılımlılaşma, uzlaşma ve bilhassa hukukun üstünlüğü anlayışının gelişmesini engelliyor.
27 Mayıs vakasının “darbe” olduğunu haklı olarak belirtenler de DP iktidarının otoriterleşmesini, bunun sebeplerini ve sonuçlarını dikkate almıyorlar…
DP demokrasiyi ve hürriyetleri savunarak iktidara geldi. İktidarın ilk yarısında ekonominin büyük bir atılım yaptı; yol, okul ve para Anadolu’ya girdi. Şevket Süreyya Aydemir ve Tevfik Çavdar da bu gerçeği rakamlarla anlatırlar.
Metin Toker “DP yöneticilerinin, özellikle Menderes’in CHP’lilere nazaran daha büyük düşündükleri, daha geniş ufka sahip oldukları reddedilemez” diye...