Ekonomide son on yılda “rasyonel zemin”den uzaklaşma, diğer bir deyişle “epistemolojik kopuş” nasıl tahribat yarattıysa, dış politika da öyle oldu.
İttifakları zayıflamış, eski dostlarını kaybetmiş, dış politikası yönsüz bir “al-ver ilişkileri”ne dönüşmüş bir Türkiye...
Diplomat Naci Korur, “yönünü arayan Türk dış politikası” diyor. “Son sürat alınan keskin dönüşlere, yalpalamalara ve çelişkilere açık” bu dış politika “istikrarsızlık ve öngörülmezlik risklerini de içinde barındırıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi tanımı şöyle:
“Biz batıya ne kadar yakınsak doğuya da en az o kadar yakınız. Bizim derdimiz özellikle bu yüzyılda dünyadaki tüm ülkelerle aynı anlayışla bir arada olmak…” (14 Haziran)
Fakat Türkiye’nin Batıyla ilişkilerindeki çıkarlarıyla Doğu denilen ülkelerle ilişkilerindeki çıkarları aynı derinlikte mi, aynı ağırlıkta mı, aynı stratejik değerde mi?