DEĞERLİ sosyolog Şerif Mardin Hocamızı dinliyorum.
İkisi de bir adada tek başlarına hayat süren Endülüslü Hay Bin
Yakzan ile Avrupalı Robinson Crusoe'yu mukayeseli olarak
anlatıyor.
Dinleri ve çağları farklı, serüvenleri benzer de olsa duygu ve
düşüncelerinde dikkat çekici farklar var.
Şehir Üniversitesi'ndeki konferansta, belki de yeryüzünde okumadığı
klasik roman kalmamış olan iktisatçı Mustafa Özel de ikinci
konuşmacı olarak katkıda bulunuyor.
Malum, Robinson Crusoe, 18. yüzyılda yaşayan Daniel Defoe'nun
hayali kahramanı. Macera ve bireysel girişimciliğiyle o zamanki
"kapitalizmin ruhu"nun bir örneği.
Hay Bin Yakzan ise 12. yüzyılda Endülüs'te yaşayan İslam filozofu
İbni Tufeyl'in hayali kahramanı. Hay, tek başına bir adada dünyaya
geliyor, parayla, kapitalizmle ilgisi yok tabii. Onun işi
düşünmek.
İKİ AYRI İNSAN
Şerif Hoca, Robinson'un "dengesiz" kişiliğini anlatıyor.
Presbiteryen tarikatına mensup bir aileden geliyor. 47 yıl tek
başına yaşadığı adada insan ile Tanrı ilişkilerini düşünüyor,
Tanrı'yı arıyor.
Hem zamanı izlemek için hem kutsal "Şabat" gününü kaçırmamak için,
bir sopada çentikler açarak takvim yapıyor.
Aynı zamanda "iktisadi değer" üretiyor. Köleleştirdiği zenci
Cuma'yı yarı hayvan gibi görüyor. Adaya Avrupalı adamlar
getirdiğinde onları "çalıştırıyor", kendisini onların kralı gibi
görüyor...