Cumhurbaşkanı ve Ak Parti lideri Erdoğan’la DEVA Partisi lideri Ali Babacan arasında nihayet çatışma başladı. Karşılıklı açıklamalarını medyada izlemişsinizdir.
Hangisi haklı?
Hangisi gönlünüzdeyse peşinen o haklı, öbürü haksızdır; araştırmaya, incelemeye gerek yok!
Ben buna itiraz ediyorum. Bir tür ‘siyasi kabile’ aidiyetiyle davranmaktır bu.
Halbuki karmaşık gerçekler zihnimizin dışındadır, araştırarak ve bilhassa veriler üzerinde analitik düşünerek bir kanaate varmalıyız.
KURULUŞTAKİ AK PARTİ
AK Parti bir ekip partisi olarak kurulmuştu. Erdoğan’ın o dönemde lider tahakkümünü eleştiren sözleri vardır. Parti tüzüğündeki “üç dönem” sınırlaması da zamanla lider tahakkümü ve oligarşi oluşmasını önlemek için konulmuştu.
O dönemde Erdoğan tek karar verici değildi. Bakanların inisiyatifi vardı; sistem de parlamenter sistemdi. Başbakan Erdoğan devraldığı Kemal Derviş reformları, IMF programı ve AB süreci doğrultusunda genel politikayı yürütüyordu. Ali Babacan da geniş bir inisiyatifle ekonomiyi yönetiyordu.
Ecevit döneminden kalan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’yi Başbakan Erdoğan görevden almak istediğinde, Babacan o zamanki sistemde, kararnameyi imzalamayacağını söyleyerek bunu durdurabiliyordu.
Büyük sermaye girişleriyle Ak Parti’nin ilk on yılında kişi başına gelirimizin 3 bin dolardan 12 bin dolara çıkması böyle başarılmıştı.
Bu doğrultunun ve bu âhegin bozulması bizi 8 bin dolara düşürecekti…