ADALET ve Kalkınma Partisi iktidarının iki dönemi var; biri reformist ve özgürlükçü olarak Batı dünyasında alkışlandığı dönem; öbürü otoriterleşme eleştirilerinin yoğunlaştığı ikinci dönem.
İlk dönemin simgesi, Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi alması, "aday ülke" statüsünü kazanmasıdır. O dönemde Türkiye Avrupa Parlamentosu'nda "Yes, Evet, Si, Qui" pankartlarıyla onaylanıyor, alkışlanıyordu.
Aynı dönemde ekonomide de bütün göstergeler yukarıya doğru gidiyordu.
'YENİ TÜRKİYE'
Son beş-altı yılda hal ve gidiş tersine döndü. İktidar
güçlendikçe otoriterleşti. Başlangıçtaki teennili, yumuşak ve
kapsayıcı söylemin yerini öfkeli bir nefret dili aldı. Türkiye'yi
dün alkışlayan uluslararası kuruluşlar artık ülkemizi "otoriter
demokrasiler" arasında görüyorlar.
Bu eleştiriler hakkında uzun bir akademik liste çıkaracak değilim.
Uluslararası raporlardan sayfalarca alıntılar da yapmayacağım.
AİHM'deki Türk yargıç Sayın Işıl Karakaş'ın şu sözlerini aktarmakla
yetineceğim.
"Avrupa'dan bakıldığı zaman Türkiye, ifade ve basın özgürlüğünün
yeterli ölçüde korunmadığı, güvence altına alınmadığı, Avrupa
standartlarında olmadığı bir ülke olarak görünüyor..." (Hürriyet,
28 Eylül)
Bu dönemde ekonomik grafikler de aşağıya doğru maalesef.
AİHM YARGICI