KÜRT meselesinin çözümü kolay bir sorun olmadığını bilmek, soğukkanlı düşünmenin ilk adımı olsa gerek.
Akıl ve insaf, bu sorunları kan dökmeden çözmeye çalışmayı
gerektirir.
Bu genel doğrudan hareketle, HDP diyor ki, devlet oturup PKK ile
anlaşsın, kan dökülmesin.
Ama bu denendi...
21 Mart 2013’te Öcalan’ın “Silahlı mücadele bitti, demokratik
mücadele devrine giriyoruz” sözleriyle başlayan “çözüm süreci”nde
devlet PKK’ya dokunmadı. PKK şehirlerde silah ve mühimmat
depoladı...
Devlet, Öcalan’ın açıkça teşekkür ettiği “Müzakere Çerçeve
Yasası”nı çıkardı. Yerel yönetimlerin yetkileri genişletildi.
Başbakan Erdoğan “Gelişmiş ülkeler eyalet sisteminden korkmaz” diye
konuşmalar yaptı. (29 Mart 2013)
Kürt dilinin kullanılması ve kimliğinin ifadesi üzerindeki hemen
bütün yasaklar kaldırıldı...
Amaç, sorunu silahtan siyasete çekebilmekti. Peki PKK ne yaptı?
DAĞDAN ŞEHİRLERE
Demokratik alan böylesine genişletilirken PKK’nın da silahtan
siyasete yönelmesi gerekmez miydi? Hayır, tam tersine PKK çözüm
sürecini silah ve mühimmat depolamak ve şehirlerde silahlı
yapılanmalar oluşturmak için kullandı. Öcalan’ın 21 Mart 2013’teki
“Sınır dışına çekilin” açıklamasının ardından, Kandil’de KCK adına
Cemil Bayık “Çekilmeyi durdurduk” diye açıklama yaptı. (9 Eylül
2013)
Bölgede silahlı militanlar trafik kontrolleri yaparak, halk
mahkemeleri kurarak ‘egemenlik’ inşasına yöneldi...