CUMHURBAKANI Erdoğan'ın Hitler'den bahseden konuşmasını okuduğumda, değil Hitler rejimini onaylamak, tolere ettiği yolunda bile bir anlam görmedim ben.
Nazilikte sözkonuşu olmayan “adalet” kavramını vurguluyordu... Bütün başkanlık sistemlerinin “pirüpak olmadığını” belirtiyordu. “Türkiye ve İsrail’in birbirine ihtiyacının olduğunu” söylüyordu ki bu en çok İslamcıları şaşırtmış olsa gerek.
Peki, bu Hitler’li sözü neden söyledi? İşte bunu anlamış değilim. Siyasal sistemleri incelediğini göstermek istemiş olabilir. Yine de en azından sürçülisan ettiğini kendisi de kabul etmiş olmalı ki, Saray’ın internet sitesindeki metinde o cümle çıkarıldı.
ASIL MESELE
Bence, asıl üzerinde durmak istediğim konu, Cumhurbaşkanı’nın başkanlık sistemini savunurken “kuvvetler ayrılığı” ilkesinden hiç bahsetmemesidir. Halbuki Başbakan Davutoğlu sürekli olarak kuvvetler ayrılığını vurguluyor.
Cumhurbaşkanı bu konuşmasında başkanlık sisteminin diktatörlüğe dönüşmemesi için iki ilkeden bahsetti. Biri sistemin “adalet dağıtması”, öbürü sistemde “halkını rahatsız eden bir yapının olmaması”.
Halbuki bunlar bir sistemi modern anlamda demokratik yapmak için kesinlikle yetersizdir.
ADALET AMA NASIL?
Tarihte doğuda da batıda da hâlâ saygıyla anılan “adil hükümdarlar” olmuştur.
Adalet, tanımı çağlara göre değişse de insanoğlunun ezeli ve ebedi özlemidir. Adaleti doğrudan reddeden ideolojiler de yoktur. Önemli olan “adalet”in ülkede “nasıl” yani hangi kurumlar eliyle sağlanacağıdır.
Karl Popper’in belirttiği gibi, liberal demokraside temel soru “kim” sorusu değil, “nasıl” sorusudur.