BAZEN düşünüyorum, ikide bir hukuk üzerine yazmam sıkıcı olmuyor
mu?
Keşke buna mecbur kalmasaydım. Yazı hayatımda hukuk üzerine en çok
yazdığım dönemler hukukun en çok ihlal edildiği dönemlerdir.
Bugün de böyle bir dönemden geçiyoruz.
Bunun son (dilerim sonuncu) örneği, Can Dündar ve Erdem Gül
hakkında şu suçlardan iddianame yazılıp dava açılmış olmasıdır:
“Devletin gizli kalması gereken bilgilerini casusluk amacıyla temin
etmek, casusluk maksadıyla açıklamak, cebir ve şiddet kullanarak
hükümeti devirmeye veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs
etmek, silahlı Fethullahçı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek,
isteyerek yardım etmek!”
Ahmet Hakan’a barbarca saldıranlar tahliye edilirken, Dündar ve Gül
hakkında ağırlaştırılmış müebbet, artı müebbet, artı 42 yıl hapis
isteniyor!
MESELA GEZİ DAVALARI
Bu suçlar hakkında teknik bir hukuki analize girmeden sadece şunu
söylüyorum: Casusluk, hükümeti devirmeye teşebbüs ve terör örgütü
suçlamalarından beraat edeceklerdir.
Nereden biliyorum? AİHM içtihatlarından biliyorum. Bu içtihatları
daha önce burada yazmıştım. Bu tür davaların ağır siyasi baskılar
sonucu açıldığını düşünüyorum. Mahkemede beraat çıkmazsa,
Yargıtay’da, en nihayet Anayasa Mahkemesi ve AİHM’den
dönecektir.
Gezi olayları sebebiyle de “hükümeti devirmeye teşebbüs, terör
örgütü” gibi suçlamalarla yine müebbet hapis istemiyle davalar
açılmadı mı? Hepsi beraat etmedi mi?
İKTİDARIN SÖYLEMİNE GÖRE
Türkiye’de iktidarın siyasi söylemine göre insanlar hakkında
iddianameler düzenlenmesi, tutuklamalar yapılması, iktidar yanlısı
kayyumlar tayin edilmesi gibi ağır bir dönemden geçiyoruz!
Ama Gezi olayları hakkında bu tür iddialarla açılan davalar
beraatla sonuçlanıyor. Öyleyse niye “darbeye teşebbüs” diye dava
açılmıştı?
İktidarın söylemi öyleydi de ondan!
İşte sorun burada!
AİHM, bir ceza davasının açılmasını Adalet Bakanlığı’nın iznine
bağlamanın bile ifade hürriyeti üzerinde bir tehdit olduğuna karar
vermişti. Bu çok geride kaldı; Türkiye’de iktidarın siyasi
suçlamalarına göre iddianameler yazılıyor!