İktidarın birinci önceliği, seçim kazanıp koltuğa devam etmek. HDP konusundaki tavırları da bu genel stratejinin bir parçasıdır. Bu açıdan 2019 belediye seçimleri önemli bir örnektir.
İstanbul seçimlerini iptal ettiren Erdoğan, 23 Haziran 2019’da yenilenen seçimlerde HDP faktörünü nasıl kullanmaya çalışmıştı, hatırlayalım:
6 Haziran: Cumhur İttifakı’nın İBB adayı Binali Yıldırım Diyarbakır’a geldi, “Meclisi’n kuruluşunda Mustafa Kemal Atatürk tarafından davet edilenler arasında Kürdistan mebusunun da olduğunu" söyledi! (Halbuki böyle bir kavram kullanmamıştı.)
20 Haziran: Akademisyen Ali Kemal Özcan, İmralı’da Öcalan’la görüştürüldü. Öcalan’ın HDP tabanına “seçimlerde tarafsız çizgide ısrar edin” diye hitap eden mektubu AA tarafından servis edildi. Demirtaş ise muhalif tavırdaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan’la Demirtaş arasında rekabet olduğunu söyledi.
22 Haziran: Kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan TRT tarafından TRT Kurdi kanalına çıkarıldı, CHP ve İmamoğlu aleyhine konuşmalar yaptı.
İstanbul’da HDP’nin oyu 1 milyon 200 bine yakındı. “Tarafsız” kalarak sandığa gitmeselerdi İstanbul’u Cumhur ittifakı kazanabilirdi. 800 bin oy farkıyla İmamoğlu kazandı….
HDP’Lİ SEÇMEN
Görülmüştür ki, HDP seçmeni sandığa gitmemesi iktidar lehine olur… Cumhur İttifakı’nın 2023 seçimleri için de temel stratejilerinden biri, 6 milyon civarındaki HDP’li seçmenin, Öcalan’ın deyişiyle “tarafsız” kalmasını, sandığa gitmemesi sağlamak olacaktır. Bu olursa cumhurbaşkanlığı seçimini Erdoğan’ın kazanması kolaylaşır…
Bunu sağlamak için nasıl çalışacağı belli.
Muhalefeti “terör işbirlikçisi” diye suçlayarak, HDP’yi “gizli 7. Ortak” gibi göstererek bir taraftan milliyetçi oyları çekmeye çalışmak, diğer taraftan “biz öyle değiliz” tepkisiyle Altılı Masa’nın HDP’ye karşı düşmanca davranmasını sağlamak…