İktidar kamu kurumlarının kanunlarla belirlenmiş yetkilerini içine sindiremedi, bütün kamu kurumlarını “milli irade”nin emir ve komutasına bağlamak istedi; çok büyük çapta başardı da bunu.
Merkez Bankası açısından Başbakan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve son olarak da Bakan Nurettin Nebati’nin bu yöndeki sözlerini aşağıda ele alacağım.
Muhafazakâr iktidarımız, farkında olmadan, Jakobenizmin “milli irade” teorisini pek seviyor: Jakobenizmdeki kuvvetler birliği anlayışının teori babası Jan Jacques Rousseau’nun deyişiyle: “Kralın’ın yetkileri sınırlanır, halkın yetkileri sınırlanmaz!”
Kralın yetkileri sınırlanır yani meşrutiyet… Halkın yetkileri sınırlanmaz yani devrimci cumhuriyet.
Halk ya da millet seçtiyse veya seçtiği varsayılıyorsa, bütün yetkiler bir elde, bir organda “tecelli ve temerküz” eder…
Halbuki liberal demokraside kuvvetler ayrılığı esastır; yetkiler bir elde, bir kurulda, konseyde, komitede, hakimler ve savcılar kurulunda “temerküz” etmez! Egemenlik yetkileri, “ayrı” organlarda “tecelli” eder, “denetim ve denge” içinde kullanılır.
Çağımızda düzgün devlet yönetiminin başka yolu yoktur.
MERKEZ BANKASI KAVGASI
Bizde Merkez Bankası 1930 yılında kuruldu. Bir gün yazmak isterim, kuruluşu bir destandır… 2001 yılında ‘bağımsızlık’ statüsünü kazandı.