YİNE hukuk üzerine yazacağım; toplumda hukuk kültürünün
gelişmesine belki bir nebze katkım olur ümidiyle...
Yoksa yazdıklarımı politikacıların önemsemeyeceğini biliyorum,
onlar için önemli olan hukuk değil, siyasi pozisyonlarıdır.
AYM’yi övebilirler de yerden yere vurabilirler de; siyaseten
işlerine gelip gelmemesine göre... Fakat bir hukukçu siyasetçi de
olsa, hukuki kavramlara özen göstermelidir.
Beni kahreden muktedir hukukçularımızın siyaset uğruna hukuki
kavramlar konusundaki özensizlikleridir.
AYKIRILIK VE İHLAL
Anayasa Mahkemesi’nin veya herhangi bir devlet kurumunun “anayasaya
aykırı” davrandığını söylemek mümkündür. Bir görüştür ve
tartışılır.
Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ hukukçudur. Can Dündar ve Erdem
Gül kararıyla AYM’nin “Anayasa’yı ihlal ettiğini” söyledi; sürçi
lisan olsa gerek.
Hukuken “anayasayı ihlal” kavramı, Meclis’i veya hükümeti “cebren”
devirmeye veya vazife yapmaktan engellemeye kalkmak demektir.
Cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir.
AYM’nin herhangi bir kararı “anayasaya aykırı” diye eleştirilebilir
ama “Anayasayı ihlal etti” demek yanlıştır.
GEREKÇEYİ BEKLEMEK!
Birçok hukukçu AYM’yi “gerekçeli kararı yazmadan hükmü açıkladı”
diye de eleştirdi. Anayasamızın ilgili maddesi şöyle:
MADDE 153– Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir. İptal
kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Hangi kararlar gerekçesi yazılmadan açıklanamazmış? İptal
kararları... Yani kanunları anayasaya aykırı bularak iptal eden
kararlar.
Halbuki bireysel başvuruda, herhangi bir kanun “iptal” edilmez,
sadece varsa kişisel “hak ihlali” tespiti yapılır. Değil gerekçe
yazımını beklemek, bu tür kararların “derhal” açıklanması gerekir
ki bir an önce hak ihlali giderilsin.
Hukukçuların “iptal” ile “hak ihlali” kararları arasındaki büyük
farkı bilmesi gerekir.