BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu'nun konuşmalarını kaçırmamaya çalışıyorum; sırf başbakan olduğu için değil, kavramsal nitelikte konuştuğu için.
Mesela başkanlık veya parlamenter sistemin “mekanizma” olduğunu söylüyor, önceliğini özgürlük, vatandaşlık gibi temel kavramsal değerlere veriyor.
Son dört-beş yılda iktidar ilk defa Davutoğlu ile “kuvvetler ayrılığı” kavramını vurguluyor.
Başbakan’ın TRT’deki uzun konuşmasından birkaç konuya bu açıdan bakmak istiyorum.
ÇAĞ DEĞİŞİMİ VE HUKUK
Şöyle diyor Başbakan:
“Beş sene önceki bir yasa bazen eskiyebiliyor, çünkü teknoloji gelişiyor. Biz iktidara geldiğimizde internet üzerinden yapılan ticaret yoktu...”
Zaman-hukuk ilişkisi için çok güzel bir örnek.
Gerçek bir hukuk anıtı olan Mecelle yapıldığında da telefon yoktu, sonra sorun haline geldi. 1924’te Ankara hükümetine bağlı “Mecelle Değişiklik Komisyonu”nun hazırladığı taslakta telefonla yapılan sözleşmelerin geçerli olduğuna dair bir madde kabul edildi.
Fakat tamamen fıkha dayalı temel kanunlar yapılamadı. 1926’dan itibaren Batı’dan Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu ve Ticaret Kanunu alındı.
Acele edilmesi ve bunun yol açtığı teknik sorunlar eleştirilebilir ama temel kanunlarda Batı hukukunun esas alınması doğruydu.
YARGI VE PARTİ
Hele de çağımızda evrensel hukuk daha önemli, Türkiye’nin bu kapasitesi de var artık.
İşte, 2001 yılında çıkardığımız yeni Türk Medeni Kanunu ile 2004 yılında çıkardığımız yeni Türk Ceza Kanunu Batı’dan alınmamıştır fakat Batılı normlar esas alınarak hazırlanmıştır.